Gemi ile Güneydoğu
Alaska yolculuğumuzun beşinci günü. İlk gün Kuzey Amerika’nın en büyük
buzullarından olan Hubbard Buzulu’nu
görmüş, ertesi gün Alaska’nın başkenti Juneau’da
demirlemiştik. Üçüncü gün Klondike Altına Hücum Göçü’nün başladığı yerde, Skagway’de nostaljik bir turla aralamıştık
tarihin sayfalarını. Dördüncü gün “Icy Strait Point”de
doğayla iç içeydik. Bugün Ketchikan’dayız;
demir attığımız son liman. Bizim son limanımız olsa da “Alaska’nın ilk şehri” deniyor
burası için; “Alaska’ya güneyden girişteki ilk şehir, ilk liman olması
nedeniyle bu unvan.
“Dünyanın somon başkenti”
demişler ayrıca. “Nasıl yani?” diye düşünüyorum; bütün Alaska somon kaynıyor
zaten, neden burası somon başkenti olsun ki? İlk somon konserve fabrikası burada
kurulduğu için vermişler kendilerine bu unvanı. Kuzey Amerika’da böbürlenecek bir
şeyler her zaman olur!
*
Gemi yolculuklarında bazı limanlarda
yapacak çok aktivite olur, bazen de ilgimi çeken bir şey bulamam. Ketchikan
için bu ikincisi oldu; ya önceden Alaska ile ilgili merak ettiğim, hatta
etmediğim/ bilmediğim birçok şeyi görmüş, öğrenmiş, deneyimlemiş ve buraya bir heyecan
bırakmamıştım; ya da son liman olmasının ve gezinin bitişinin hüznü çökmüştü
içime…
Yine de sadece limanda ya da küçücük
şehirde boş boş gezecek değildim tüm gün. “Fener, Totem ve Kartal”
başlıklı bir tur aldım. Bu bir tekne turuydu; tarihi önemi olan bir deniz
fenerine kadar gidiliyor; yol üzerinde geçmişten, yerlilerden kalma bir klan
evi ile totem direkleri gösteriliyor, ayrıca bölgede çok yoğun olan kel
kartalların görüleceği vaat ediliyordu.
Tekneye bineceğimiz yere kadar yirmi
dakikalık bir otobüs yolculuğu yaptık. Yolculuk sırasında geçtiğimiz yerleri
tanıyarak, şehir hakkında bilgilendik.
Gezimizin bu bölümünde en çok
ne hoşuma gitti biliyor musunuz? Rehberimizin adı. Başka hiç kimsede olmayan, kendine
özgü bir ad bu: “Broseph”. Annesi rehberimize gebeyken, küçük ağabeylerine
karnını gösterip, “kardeşiniz olacak, adı Joseph, ‘Brother Joseph’ (erkek
kardeş Joseph)” diyormuş, minik ağabeyler de “Brother Joseph” demeyi pek
beceremeyip, “Broseph” demeyi sürdürünce, doğumdan sonraki resmi adı da
“Broseph” olmuş! Çok sıcak geldi bu hikâye bana; tıpkı bir yeğenim kendinden az
küçük diğer yeğenim için, “büyüyecek, sana ağbi diyecek” sözlerini fazlaca
duyup, ufaklığı yıllarca “abi-de, abi-de” olarak çağırması, hatta şahidim,
uykusunda dahi sayıklaması kadar sıcak!
*
Sekiz bin iki yüz nüfusu ile
Alaska’nın dördüncü büyük şehri imiş Ketchikan. Güneydoğu Alaska’nın büyük kısmını
kaplayan Tongass ormanı burada da devam ediyor. Geyiklere, ayılara ev sahipliği
yaparmış. Artık nasıl yaptılarsa, son nüfus sayımına göre 8200 ayı varmış
bölgede; kişi başına bir ayı düşüyor yani! Yılda 280 gün yağmur alırmış bölge.
Komşu yerleşimlere ulaşım genellikle tekne ile. Deniz uçakları da var tabii ki,
tüm Güneydoğu Alaska’da olduğu gibi. Haftada bir Vancouver’a uçuşu olan bir de
havaalanı…
*
Wards Cove’dan bindik tekneye. Personel
tamamen Ketchikan’lı, pek sıcak, pek de misafirperver. Çeşitli hikayeler ve
ikramlar eşliğinde, yaklaşık iki saatlik bir yolculuktu bu.
Tekne gezisi başlangıç noktamız; Ketchikan, Alaska |
Ketchikan’ın, Amerikan yerlilerine ait totem direkleri ile dolu olduğunu öğrendim; dünyada en büyük totem direkleri
koleksiyonuna sahip olan şehirmiş Ketchikan. Totem direkleri dört
ana yerde topluca, ayrıca şehir içinde de dağınık olarak bulunmaktaymış. Bu toplu
yerlerden biri olan Totem Koyu Eyalet Parkı’nın yanından geçtik. Burada bir
klan evi ve on dört totem direği var. Evin dışını ve direklerden bir
kısmını gördük tekneden. Ama karaya çıkıp, toprağa ayak basıp, yakından
göremediğim, klan evinin içini gezemediğim için hayal kırıklığı oldu benim
için biraz.
Rehberimizin klan evini gösterip, “Bacadan
duman tüttüğünü düşleyin” demesiyle canlandırmaya çalışıyordum bir şeyler
kafamda. Zamanında kışa hazırlık yaptıkları, somon ve geyik eti tütsüledikleri
ev burası. Şarkı söyleyip, dans ettikleri ve ağaçları oydukları yer aynı
zamanda... Evet, ağaçları oydukları yer! Totem direkleri onlar, solmuş
renkleriyle orada! Hayatlarının önemli parçaları olan kel kartal,
kuzgun, somon ve daha nice motifler, nice duygular içeren direkler… Gelecek
nesillere kendilerini, hikayelerini, önemli olayları aktarma amacı barındıran direkler…
Sanat eserleri… Ve yanlış anlaşılıp yakılmaktan, yıkılmaktan bir şekilde
kurtulmuş, geriye kalan direkler…
Bir klan evi ve totem direkleri; Ketchikan, Alaska |
Bir klan evi ve totem direkleri; Ketchikan, Alaska |
Totem direkleri; Ketchikan, Alaska |
Yaklaşık otuz bin kel kartal varmış bölgede. Ve tabii ki boş yok, umduğumun çok ötesinde kel kartal, kel kartal yuvası gördüm. Dört yaşında olgunlaşır, yaklaşık 20-25 yıl yaşarmış kel kartallar. Daha önceki hikayelerimden birinde de paylaşmıştım; kel kartal (“bald eagle”) deniyor ama, kel olmakla ilgileri yok. Gövdeleri siyah olduğu halde başlarındaki tüyler ve kuyrukları beyaz olduğu için böyle bir ad almışlar. Büyükçe kuşlar; kanat açıklıkları, dişilerde daha fazla olmak üzere 180-240 cm olurmuş. Ve burada öğreniyorum ki, eşitlikçi yaşam tarzına sahipmiş kel kartallar; yuvayı sadece dişi kuş değil, dişi-erkek beraber yaparlarmış. Evi ömür boyu kullanır, ama kalabalıklaşma durumunda, yenisini yapmaktan da kaçınmazlarmış.
Kel kartal; Ketchikan, Alaska |
Muhafız adasındaki (“Guard island”) Deniz fenerine kadar gittik ve döndük. Deniz fenerini görmeye pek merakım yoktu, ama onlar için önemliydi. Alaska’daki ilk deniz feneri imiş bu; yağmurlu, yoğun sisli bu bölgede sığ geçide (Tongass Narrows) girecek tekneler için 1904’te yapılmış. Ve bir takım hüzünlü olaylara şahitlik ettikten sonra 1960’ta kapatılmış.
Muhafız adası (“Guard island”) ve Deniz feneri; Ketchikan, Alaska |
Deniz feneri; Ketchikan, Alaska |
Küçük küçük adalar, üzerlerindeki evlerle ilgili hikayeler süslüyordu geziyi. Sanki biz turistlerden alacaklısı çıkacakmış gibi satılık evler, özellikleri ve fiyatları vurgulanıyordu.
Tekne gezisinden; Ketchikan, Alaska |
“Kaptan Vancouver’ın da geldiği yer burası, o da sizin gördüğünüzü gördü, bu ağaçlar o ağaçlar, üç yüz yıl öncesi ile aynı” diye daha da cazip hale getirilmeye çalışılıyordu gezi. Kaptan Vancouver’ın 1791-95 yılları arasında Kuzey Amerika pasifik kıyılarında sefer yapmış, Alaska dışında Kanada’nın British Columbia eyaleti ve ayrıca Hawaii’e de gitmiş olduğunu öğreniyordum sonradan…
Tekne gezisinden dönerken; Ketchikan, Alaska |
Ketchikan, Alaska |
*
Şehre dönüşte epey vaktim vardı, hem
de tüm öğleden sonra… Gücümün yettiğince şehri ve liman çevresini gezdim.
Ketchikan, Alaska |
Ketchikan, Alaska |
Ketchikan, Alaska |
Sanatın şehir içine yayıldığını söylüyorlardı, ona şahitlik ettim. En çok güneşin aydınlattığı vitrayları sevdim, ki hep sevdiğim bir sanat olmuştur bu; üstelik üzerlerindeki figürlerle şehir ve bölgeyi de güzel tanıtıyorlardı…
Ketchikan, Alaska |
Ketchikan vitray örneği, Alaska |
Ketchikan vitray örneği, Alaska |
Ketchikan vitray örneği, Alaska |
Ketchikan vitray örneği, Alaska |
Baktım hala vaktim var, ısrarla önerilen “Oduncu gösterileri” ne bir bilet aldım. Daha önce yine Kuzey Amerika’nın başka bir tarafında izlediğim bir gösteri çeşidiydi bu, hadi bir de buradakini deneyeyim dedim.
İki deneyimli takım, sözde biri Amerika, diğeri Kanada adına yarışan... Odun kesme, balta atma, direğe tırmanma, sudaki kütükler üzerinde dengede durma gibi maharetlerini sergiliyorlar. Yarışma kılığına girmiş, eğlenceli bir şov aslında! Her bir oduncu da bir ünlü adeta, bir broşürde her birinin fotoğraflarıyla birlikte özgeçmişleri yer alıyor. Ve gösteri bitiminde, izleyicilere selfie pozu vermekten geri kalmıyorlar. Ben ise hediyelik eşya dükkanına dalıp, anı olarak bir totem direği biblosu alıyorum kendime; evdeki Özgürlük anıtı, Eyfel kulesi, CN Kulesi, Vezüv yanardağı, Pisa kulesi biblolarımın yanına koymak üzere…
Oduncu gösterileri; Ketchikan, Alaska |
Oduncu gösterileri; Ketchikan, Alaska |
Ve gemi ile Güneydoğu Alaska gezimizin bu son limanından da ayrılma vakti geliyor. İç geçit (“inside passage”) denilen, Kuzey Amerika’nın Kuzey batı kıyıları ile yakınlardaki adalar arasında kalan bölgede seyredeceğiz bir buçuk gün boyunca, artık gezinin tamamen bittiğini vurgulayan Vancouver’a kadar.
Ve bana düşünme fırsatı verecek bu
zaman…
Geziye başlarken şöyle söylediğimi hatırlıyorum:
“Alaska deyince neler canlanıyor gözlerinizin önünde bilmiyorum ama, benim
aklımdan karla kaplı geniş alanlar, vahşi doğa ve kızak çeken köpekler geçiyor.
Bir de Amerika’nın sonradan sahip olduğu uzak iki eyaletinden birisi olduğu
bilgisi…”
Evet, bunlar doğru, ama dahası varmış
meğer!
Ve şimdi Alaska deyince yine vahşi doğa ve bu doğa ile denge içinde yaşamayı becermiş, ama önce Rusların, sonra Amerikalıların gelmeleri ile topraklarını ve hayatlarını kaybetmiş yerliler düşüyor aklıma... Alaska deyince unutulmaz tren yolculukları, buzullar, Güneydoğu Alaska’da çoğuna karadan ulaşım olmayan, dağlar ve okyanus arasında sıkışmış yerleşim yerleri geliyor aklıma… Ve tabii deniz memelileri, deniz papağanları, dereleri dolduran somonlar ve ayrıca ayılar, geyikler ile kel kartallar geliyor. Evet, buraların asıl sahipleri onlar!
Alaska’ya veda ederken iki balina,
bir ayı, bir geyik ve bir somondan aldığım öğütlerden bir kısmını, kendi
süzgecimden geçirerek paylaşmak istiyorum sizlerle. Alt alta yazınca pek
şiirsel, kafiyeli gelmeyebilir; ama kim bilir, belki de yaşam felsefeleri duymaya
değerdir!
“Fark yarat,
Zarafet ve güzellikle hareket et,
Kendi gerçek doğanın derinliklerini keşfet,
Büyük düşün,
Kalbinde hep bir şarkın olsun,
Ara ara soluklan,
Sızlanmayı bırak…” diyor bir balina.
Diğeri ilave ediyor;
“Öğrenmeyi bırakma,
Eğlenmek için de zaman ayır,
Hayatın tadını çıkar”.
Bir balinadan öğütler; Alaska |
Bir balinadan öğütler; Alaska |
Bir ayı ise şöyle öğütlüyor;
“Sınırlarının ötesine geç,
Hayat zorlaşsa da taşı onu,
İyi beslen,
Mevsimlerle yaşa”.
Bir aynın öğütleri; Alaska |
Bir geyik;
“Büyük düşün,
Ormanda zaman geçir,
Bol bol yeşillik ye,
Başını dik tut,
Yoldan çıkma,
Her işe burnunu sokma” diye tembihliyor.
Bir geyiğin öğütleri; Alaska |
Bir somon ise;
“Yeni fikirler ortaya çıkar,
Gerçek renklerini göster,
Akıntıya karşı yüz,
Temiz suyun değerini bil,
Köklerini unutma,
Mücadeleden vazgeçme” diyor bize.
Bir somonun öğütleri; Alaska |
Kel kartallar kaçmış gözümden! Bir kel kartal ne derdi acaba diye düşünüyorum...
Evet; Alaska’da her
karşılaştığımı, gördüğümü, duyduğumu, öğrendiğimi, deneyimlediğimi paylaştım
sizlerle, bununla beraber altı farklı yazıyla birlikte.
Başka gezilerde de buluşabiliriz umarım. Hep sevgiyle ve sağlıcakla kalmanız dileğiyle...
Bundan önceki Alaska yazılarım sırasıyla;
1- ALASKA YOLCUSU KALMASIN; İLK
DURAĞIMIZ ANCHORAGE için lütfen tıklayın
2- ALASKA; ANCHORAGE’DAN SEWARD’A için lütfen tıklayın
3- ALASKA GEMİ TURUNA BAŞLARKEN…
HUBBARD BUZULU VE BAŞKENT JUNEAU için lütfen tıklayın
4- ALASKA’DA ALTINA HÜCUM; SKAGWAY’DEN YUKON TOPRAKLARINA için lütfen tıklayın
5- “ICY STRAIT POINT”; ALASKA’DA DOĞANIN PEŞİNDE
için lütfen tıklayın