12 Mart, 2017

DENİZLERİN CAZİBESİ; "ALLURE OF THE SEAS"



Bahsetmiştim, “En”lere meraklı oğlum, 2010 yılının yaz aylarında, henüz yapım aşamasında olan "Dünyanın En Büyük Gemisi” ile seyahat etmemiz için ikna etmişti bizi. Ve henüz değil suya inmek, yapımı dahi tamamlanmadan, 2011 Sömestr tatili için almıştık biletlerimizi, aylar öncesinde.

Bu gemiyle Batı Karayipler gezisi yaptık. Bir hafta süren bu gezide üç kez, üç ayrı limanda demirledik, oradaki aktivite ve tur seçeneklerini değerlendirdik. “Haiti Kültür Turu!” ve “Meksika’da Konuk Olmak; Costa Maya ve Cozumel” başlıklı yazılarımda paylaşmıştım buradaki deneyimlerimi.

Şimdi sıra geldi, gemiyi anlatmaya. “Allure of the Seas” geminin adı, Türkçeye çevirirsek “Denizlerin Cazibesi”. “Royal Caribbean International” adlı şirkete ait. Şirket tüm gemilerini böyle adlandırıyor: “... of the Seas”, yani “Denizlerin ...i” şeklinde. Ve o boşluğu cazip birşeyler bulup dolduruyor, bu sefer “Cazibe” olmuş, “Denizlerin Cazibesi”.

Yapım aşamasında ikiz olarak planlanan gemilerden birisi bu, diğeri “Oasis of the Seas”, yani “Denizlerin Vahası” idi. Gel gelelim yapım tamamlanınca, “Allure”, ki bizim ailede adı böyle kaldı, Oasis’ten 5 cm uzun oldu. Bu da onu “Dünyanın En Büyük Gezi Gemisi” yaptı. Yapıldığı yıl olan 2010 yılında öyleydi,  2016 yılının Mayıs ayına kadar da öyle kaldı.

Evet, bugün bu ünvanını “Harmony of the Seas”e verdi. “Kaptırdı” demiyorum, çünkü aynı firma artık yeni bir “en büyük gemi yapma kararı” ile az farklılıklar ekledi bu “oasis” sınıf gemilerine ve Mayıs 2016’da ilk seferlerine başlattı. Ama ben gezdiğimde, ve yine yakın bir tarihe kadar en büyük gemi olan “Allure”u anlatacağım size, daha önce söz verdiğim gibi, çünkü görüp-yaşadığım o.

Buyurun, “ALLURE OF THE SEAS”…

Önce bir kaç rakam paylaşmak istiyorum sizinle...

Geminin boyu 362 metre (1187 feet), bir kilometrenin üçte birinden fazla yani. Eni 63 metre (208 feet). Deniz seviyesinden yüksekliği ise 64 metre (213 feet). 16 katlı, evet, on altı. 6300’e kadar yolcu kapasiteli, çalışan sayısı ise 2400. Yani toplam 8700 kişi barındırabiliyor bünyesinde ve bu kişileri 1 hafta boyunca denizde ağırlıyor.

Dünyanın en büyük gemisi” olmasının yanı sıra, böyle bir gemide yer alan “ilk”lerle de reklam yapıyordu şirket, daha yapım aşamasında.

YEDİ MAHALLE” demişler, yedi bölgeye ayırmışlardı gemiyi. Siz içindeyken her birini ayrı ayrı fark etmeseniz de, geminin tanıtımında bahsediliyordu bu yedi ayrı mahalleden...

Bunlardan birisi “CENTRAL PARK”. Evet, bu gemideki ilklerden biriydi. Geminin sekizinci katında, üstü açık, gökyüzü manzaralı, tamamen canlı bitkilerle oluşturulmuştu. 56 ağaç ve 12 binden fazla bitki kullanılmıştı. Etrafında güzel dükkanlar ve restoranlar barındıryor; dükkan ve restoranların üzerinde ise Central Park manzaralı kamaralar yükseliyordu.

Central Park’ın bir bölümü, “Allure of the Seas”
Central Park’ın bir bölümü, “Allure of the Seas”
Central Park’ın bir bölümü, “Allure of the Seas”

Buradaki dükkanlardan bir tanesi, Britto Sanat Galerisi. Bu galeri, ilk defa denizde yer alıyordu. Çok keyifli ve rengarenk bir galeri ve aynı zamanda mağaza. Romero Britto, Brezilya kökenli bir sanatçı, “pop art” tarzında çalışmaları var. Kullandığı canlı renkler ile umut ve mutluluk vaad ediyor. Bir çok eseri ya da eşyayı toplayıp eve getiresiniz geliyor.

Britto Sanat Galerisi ve Mağazası, “Allure of the Seas”

Buraki başlıca restoranlar ise;  Bir meze ve şarap evi olan “Vintages”, bir İtalyan restoranı olan “Giovanni’s Table”, ayrıca  “Chop’s Grill Steak House” ve “150”.

Central Park’ın altında “ROYAL PROMENADE” var. Central park’ın ortasında, yerdeki camekanlar, aslında Royal Promenade’in tavanınındaki cam kubbeyi oluşturuyor ve buradan da gökyüzünü görmek mümkün.

Burada bir Starbucks dikkati çekiyor; “Denizdeki ilk Starbucks” ünvanıyla...

“Starbucks”, “Royal Promanade”, “Allure of the Seas”

Pratik birşeyler atıştırmak için, oldukça merkezi konumda, yan yana iki keyifli ortam mevcut; Sorrento’s ve Cafe Promenade. Bunlarda hemen her zaman pizzanız, pratik atıştırmalıklarınız, tatlınız, çay ve kahveniz, suyunuz hazır. Ekstra bir ücret ödemenize gerek olmayan, gemi ücretine dahil olan bu iki mini “cafe”, neredeyse tüm gün ve gece açık.

Royal Promanade”, “Allure of the Seas”
“Sorrento’s”, “Royal Promanade”, “Allure of the Seas”

The Cupcake Cupbard oldukça şirin. Sevenler için buradan “Cupcake” satın almak mümkün. Ayrıca zaman zaman “cupcake” dekore etme dersleri mevcut. Katılmasanız da, katılanları izlemek ve keyiflerine ortak olmak güzel.

“The Cupcake Cupboard”, “Royal Promanade”, “Allure of the Seas”

Piyano etrafında toplanıp şarkı söylemek için çok güzel bir ortam olan  Schooner bar da burada.

Hiç yararlanmamış olsak da burada ayrıca, On air adında karaoke kulüp, Bolereos adında disko, ayrıca Bow & Stern Pub ile Champagne and Martini Bar yer almakta.

Dikkati çeken bir başka bar da “Rising tide bar”; orijinal adı bu. 5-8 katlar arasında yer değiştiren, “inip-kalkan bar” yani. Buradaki film çekimine denk geldik, yüksekten izlemek keyifliydi.

“Rising Tide Bar” ve önünde sergilenen bir araba, “Royal Promanade”, “Allure of the Seas”

  Normalde fark etmediğiniz açılan köprü var, açılıp minik bir yol oluyor, Royal Promenade’in üzerinde, sokak gösterilerinde burada da dans eden sanatçılar oluyor. Kaptan resepsiyonunda da konuklara buradan sesleniyor. 

Royal Promonade’in devamı “BOARDWALK”.

Hemen bir Atlı karınca dikkati çekiyor, ağaçtan oyularak yapılmış, ve yapım aşamasına ait örnekler de hemen atlı karıncanın bulunduğu meydanda.

Atlı karınca ve yapım aşamaları, “Boardwalk”, “Allure of the Seas”

  Ayrıca Komik aynalar mevcut, benim çocukluğumun lunaparkının aynaları. Sizi şişman, zayıf, orantısız, yamuk yumuk yapan, tuhaf ve komik gösteren aynalar. Yanından geçerken bakmadan duramıyorsunuz.

Tırmanma duvarları da var, iki tane, 13’er metrelik. Çocuklara, gençlere ve tüm sporseverlere...

Bir de “Aquatheater” yer almakta, geminin kıçında, açık bir mekan, 600 kişilik. Muhteşem sahne, muhteşem şovlar sergileniyor. Dümdüz platform olabildiği gibi, şov dırasında tramplenden atlamaya izin veren derin bir havuza da dönüşebiliyor. “OceanAria” adlı “Royal Caribbean” şirketinin yapımı burada sergileniyor. Dansçılar, akrobatlar, dekor, teknik, espriler... Hepsi ayrı ayrı dikkat çekici, çok keyifli, ve bence çok etkileyici. Gerçek bir alkışı hak ediyor.

 Başka gösterilere de sahne oluyor, “Aquatheater”. Örneğin geminin ilk hareketinde “DreamWorks” kahramanları eşliğinde bir kalkış partisi burada yer almıştı. Her köşede farklı bir aktivite yer alırken, biz buna rastlamıştık kocaman gemide. Müzik eşliğinde fıskiyelerin dansı olan “fountainshow” da oluyormuş ayrıca, ben kaçırdım.

“Aquatheater”, “Allure of the Seas”
“Aquatheater”, “Allure of the Seas”

HAVUZ VE SPOR BÖLGESİ  (“THE POOL AND SPORTS ZONE”) var. Dinlenme, güneşlenme, yüzme bölgesi burası. Özellikle çocuklar ve küçük çocuklu aileler için keyifli. Mini bir “aquapark” barındırıyor bünyesinde. Bol bol havuz var, hem çocuklar, hem erişkinler için. Erişkinler için olanlar öyle uzun uzadıya yüzecek ebatlarda değil, ıslanmak ve ufak hareketlere izin veriyor ancak. Aslında belki de sorun ebatlarda değil, aşırı kalabalık olmasında. Şezlong konusunda ise hiç bir problem yok. Bol bol şezlong mevcut, fazlasıyla. Öyle tatil köylerindeki gibi önceden şezlong kapmaya da gerek yok. Havuzların yakınında barların olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Bir de çocukların dondurma alabilecekleri makinalar mevcut, kimi zaman bozulsa ve “su” koyverse de, evet cıvık cıvık aksa da bu bölgede rastlayabilecekleriniz arasında.

Güvertede bir bölüm (gece) “Allure of the Seas”

  Bu bölgede benim en sevdiğim yer, jakuziler. Dört tane jakuzi, var, okyanus manzaralı. Yer bulma genellikle sorun olmuyor.

Jakuzilerden biri, “Allure of the Seas”

  Sörf simülatörü pek keyifli. Hoca da var, özel giysileri kiralayıp, sörf dersi alabiliyorsunuz. O zamanlar 12 yaşında olan kızım denedi. İzlemek bile çok keyifli idi. 30 km hızla ters yönden gelen suya karşı sörf yapmak. Küçük bir alan ama başarılı ve etkin, gayet kullanışlı, eğlenceli.

Mini golf var ayrıca. Gemiye girer girmez ilk keşfettiğimiz yer. Daha gemi hareket dahi etmeden, hemen denedik, sanki hayatımızın olmazsa olmazı gibiydi mini golf. Sonra da bir daha yüzüne bakmaya fırsat olmadı, deneyecek, yapacak onlarca şey varken.

Mini golf,  “Allure of the Seas”
 “Zip-line” var bir de, adrenalin sevenlere...


FITNESS VE SPA MERKEZİ (“VITALITY AT SEA AND FITNESS CENTER”) de mevcut gemide. Fittness aletleri barındırıyormuş bünyesinde ve de spa merkezi. Güzellik salonu da varmış, ama bizim ihtiyacımız yoktu.

Gelelim GENÇLERİN BÖLGESİ’ne (“YOUTH ZONE”)... Erişkinlere kapalı bir bölge, ciddi ciddi yasak girmeniz, 18 yaşın üzerindeyseniz. Ama ben bir gece çocukları ararken girdim. “Girdim” derken, bir kaç metre içeri sızdım, gövdem daha gerilerde olsa da, kafam bedenimden epey ileride, gözlerim ve kulaklarım dört açık...  Atariler, müzikler, oyunlar, dünyanın çeşit çeşit ülkesinden gençler ve muhabbet. Keyifli duruyordu.

EĞLENCE VE GÖSTERİ MERKEZİ (“ENTERTAİNMENT PLACE”) deyince ise ilk aklıma gelen geminin ana tiyatrosu “Amber theater”. Üç katlı, 1380 koltuk kapasiteli. Broadway müzikali olan “Chicago”yu burada izlemiş ve çok etkilenmiştim. Gemide olduğumun bile farkında değildim. Hafif bir sallanma hissettiğimde, “deprem mi acaba?” diye düşünürken okyanusun ortasında olduğumu hatırladım.

Blue Planet” adlı gösteri ve “Headliner Show” da dönüşümlü olarak bu sahnede yer alıyor.

Ayrıca bir de Buz pateni pisti var. Bunu da kızımla oğlum değerlendirdi. Bir akşam da çok güzel bir şov izledik burada. “Monopoly” adında, bildiğimiz oyunun bir canlandırması idi buz üzerinde, rengarenk ve sempatik, bitsin istemediğiniz türden.

Ayrıca gece kulüpleri, barlar mevcut. Caz ve Blues dinleyebileceğiniz “Jazz on 4”, “Blaze” adlı disko, ve 18 yaş üzerinin girebildiği Komedi Kulübü (Comedy Club) de keyfini çıkarabileceğiniz yerler, bize fırsat olmadıysa da.

Evet. Kabaca bahsettim mahallelerden, tabii ki hepsi keskin sınırlarla ayrılmamış, çoğu iç içe. Ama gemide olduğunuzu hissetmiyorsunuz öyle kolay kolay. Tatil köyü desem, kesinlikle değil, çok daha ötesi.  Bir kasabanın sahip olacağı nüfusla, bir kasabada yaşayabileceklerinizden çok daha fazlasını yaşıyorsunuz bir haftada...

Fiziksel yapıdan bahsederken, bir kaç yeme alternatifinden de bahsettim. Ama gelelim ana başlık olarak GEMİDE YEME-İÇME’ye. Gemide bir ana restoran var. Üç katlı, çok şık, çok zevkli. Hani şu kristal avizeli, kıvrılarak inen merdivenli ve özenli masalı. Çok güzel menülere sahip. Her akşam bulabileceğiniz sabit yedi-sekiz çeşit ana yemek var. Bunun dışında bir de menünün her akşam değişen kısmı: En az yedi-sekiz çeşit  başlangıç, bir o kadar çeşit ana yemek ve tatlı seçeneği var. Siz bir başlangıç, bir ana yemek ve bir tatlı seçiyorsunuz. Hem lezzetli, hem sunumları güzel. Çeşit çeşit taze ekmekleriniz de her zaman hazır. Bu restoran gemi ücretine dahil. Su dışındaki içecekler ise ücretli.

Ana restorana gitmeyeyim, daha serbest ve sportif dolanayım derseniz, tatil köylerindeki açık büfeler tarzında, neredeyse tüm gün elinizin altında bir alternatif var: Windjammer Cafe. Sabah kahvaltısı ve öğle yemeği için ideal bence. Çok zengin çeşitlere sahip. Gemi çok farklı ülkelerden konuklar ağırladığı için, farklı kültürlere ait yiyecekleri de bulabilir ve tadabilirsiniz, tabii ki ‘self servis’. Bu da gemi ücretine dahil bir restoran. Tatil köylerindeki gibi kalabalık, gürültü olabilir, ama deniz görür ve sabah, öğle, akşam geniş bir zaman diliminde açıktır. Burada da basit içecekler ücretsizdir.

Diğer ücretsiz ve uzun soluklu açık restoranlar daha önce de adını andığım Sorrento’s Pizza, onun yanındaki Cafe Promenade’dir. Zamansız acıktığınızda, ya da çay, kahve, su gibi birşeyler içmek istediğinizde hizmetinizdedir. Geminin iç kısmında, rahat ve keyiflidir.

Bu bahsettiklerim fiyata dahil olan restoranlardı. Gayet yeterli, fazla bile... Ama ben farklı ve özel birşeyler istiyorum, ya da değişiklik olsun derseniz de çok fazla seçenek var, ekstra ödeyeceğiniz.

Bunlardan birisi Samba Grill, Brezilya restoranı. Hafif başlangıçlar sonrası, sırayla çeşit çeşit etler geliyor, önünüzde kesilerek servis ediliyor. Et-severler için muhteşem.

Samba Grill’e Hoş geldiniz,  “Allure of the Seas”

Başlangıçlar, “Samba Grill”, “Allure of the Seas”

“Samba Grill”, “Allure of the Seas”

Rita’s Cantina adlı bir de Meksika Restoranı var gemide, bunu da değerlendirdik ailece. Çocuklar ayrıca, Johnny Rockets adlı Amerikan “fast food” restoranını ihmal etmediler.

“Johnny Rockets” ve “Rita’s Cantina”, “Allure of the Seas”

“Rita’s Cantina”, “Allure of The Seas”

Bunlar bizim deneyimlerimizdi, ama toplamda 25 yeme-içme alternatifi barındırmakta gemi.

GEMİDE SPORTİF FAALİYETLER’den bahsetmiştim mahalleleri anlatırken. Evet; havuz, fitness, yürüyüş, minigolf, buz pateni, sörf simülatörü, zip-line... Voleybol ve basketbol sahaları da varmış, ama ben denk gelmedim.

 GEMİDE SAHNE SANATLARI’ndan da bahsetmiştim. Beni en etkileyen kısımlar olduğunu söylemeliyim. Gösterilerden bir kısmı bir kaç gece yer alıyor, gideceğiniz akşam için rezervasyon gerekiyor. Dediğim gibi “Chicago” müzikalini buradaki ana tiyatroda izledim. Ayrı akşamlarda izlediğim “Blue Planet” adlı gösteri, ve “Enstrümansız müzik” olan “Acapella” yapan grup inanılmaz etkileyici idi. “Oceanaria” adlı şov “Aquatheater”daydı. “Monopoly” adlı buz pateni şovu da cıvıl cıvıl ve esprili idi. Boş akşamınız olmuyor sonuçta, hemen her akşamınız ayrı ve güzel değerlendiriliyor.

GEMİDE CASİNO olduğunu söylemedim galiba. Evet, kumar olarak mı görürsünüz, eğlence olarak mı bilmem ama, belli başlı müdavimleri ile çok renkli bir alan Casino da.

GEMİDE GÖRSEL SANATLAR da mevcut. Yağlı boya tablo sergisi ve açık arttırma ile satışı da mevcut. Onun dışında geminin dekorasyonunun da ayrı bir sanat, ayrı güzellik olduğunu vurgulamalıyım.

“Allure of the Seas”; geminin içinden bir bölüm

“Allure of the Seas”; geminin bayan tuvaleti

GEMİDE SAĞLIK VE GÜZELLİK derseniz, ücret karşılığı doktor, spa ve güzellik merkezlerinden yararlanmak mümkün.

Gelelim GEMİDE ALIŞ-VERİŞ’e… Çok sayıda mağaza var. Belli bazı markalar ile oldukça kaliteli ürünler, ya da hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Ama şunu da paylaşayım, o kaliteli dükkanların önündeki meydan, yolculuğun sonuna doğru bir anda tezgahlarla doluyor, indirimli olduğu bildirilen ürünler çıkıyor meydana; şapkalar, saatler, takılar, gözlükler, hediyelikler... İşte o biraz Pazar ya da işporta görünümü yaratıyor , “geel vatandaş geel..” türünden.

Evet. Gemi hakkında bildiklerim, yaşadıklarım bunlar. Eminim bilmediğim ve gitmediğim çok köşesi vardır.

Şu veya bu gemi, şu veya bu rota, çok da önemli değil; denememiş olanlara öneririm bir gemi yolculuğu. Öyle çok uzaklara gitmek de şart değil; bizim ülkemize uğrayan, buradan hareket eden gemiler de var.

İnanın hiç sıkılmazsınız gemi seyahatinde. Her an değişik zevklere hitap eden aktiviteler mevcuttur. Otobüs turlarındaki gibi, her uğradığınız şehirde yeni bir otele yerleşme, valiz toplama derdi de yoktur üstelik. Limanda inerken, gemide verilen kimliğiniz ve cüzdanınız olsun yeter. Gezersiniz, gelirsiniz, kamaranız ve yatağınız sizi bekliyor olur. Gecenizi de yaşarsınız dolu dolu. Bir kalkarsınız ertesi gün, yeni bir yer. Yeni bir yer olmaz bazen, yolculuk sürer, ama sıkılmazsınız asla. En büyük dezavantajı ise, uğradığınız limanda genellikle en fazla 12 saat kalmanızdır. İstemeye istemeye ayrılmaktır bazen; tekrar gelme, doya doya gezme, hatta uzun uzun kalma umuduyla…

Bitiriyorum yazımı... Gemiyi anlatan bir tanıtım filmi de ilave ediyorum, arzu edenlere... Keyifli seyirler :)



   İçinizden gezme aşkı hiç eksik olmasın. Sağlıcakla kalın :)

       DİLER COŞKUN
...