Altı
yedi yıldır Kanada’dayım; fırsat buldukça yaşadığım şehri, bulunduğum eyaleti,
mümkünse uzak yerleri gezmeyi seviyorum. Aslında benim için gezmenin anlamı
biraz daha tanımak, biraz daha anlamak! Ve her gördüğümü, öğrendiğimi paylaşmanın
da bir hobim olduğunu artık biliyorsunuz.
Var
mısınız yine; Kanada’da gezelim mi?
Ama
hatırlatayım, yüzölçümü olarak Dünyanın ikinci büyük ülkesi Kanada; öyle bir
anda her yerini göremeyiz. Rotayı bu sefer ben Nova Scotia’ya çevirdim,
sizin de kısmetinize şimdilik orası düştü!
Bu
coğrafyaya uzak olanlar haklı olarak soracaklar: “Nova Scotia da neresi,
nereden çıktı?”. Nova Scotia, Kanada’nın on eyaletinden birisi. Evet; Kanada, kuzeyinde
yer alan kendileri büyük, nüfusları az üç bölge (“territory”) ve ayrıca on
eyaletten oluşuyor. Bu eyaletlerden dördü Atlas Okyanusu kıyısında ve “Atlantik
eyaletleri” olarak adlandırılıyor. Atlantik eyaletlerinden üçü aynı zamanda “Maritimes”
(denizcilik) eyaletleri, ki Nova Scotia da bunlardan birisi; üstelik turistik
olarak da çok şey vadediyor.
Nereyi
gezdiğimize tam anlamıyla hâkim olmak için, önce Kanada’nın Dünya haritası
üzerindeki yerini, sonra eyaletlerini ve bu eyaletler içinde de Nova Scotia’nın
yerini gösteren haritaları paylaşayım sizlerle…
![]() |
Kanada’nın Dünya haritası üzerindeki yeri (Maps of the world’den alıntı) |
![]() |
Kanada’nın siyasi haritası (Paintmaps’den alıntı) |
![]() |
Kanada’nın eyaletleri arasında Nova Scotia’nın yeri. |
*
Tercihim
bir tur şirketiyle gitmek! Ve burada turlar genellikle yazın olur. Ben de 2024
yılı, ağustos ayının sonu için rezervasyonumu yapıyorum. Beş günlük bir tur bu;
ama ben başlangıç noktamıza bir gün önce gidip, bitiş noktasından da bir gün
sonra ayrılacak şekilde yapıyorum planımı, yedi gün olarak yani. Evet, burada
turu satın alırsınız ama varış ve dönüş size aittir; ister birkaç gün önce
gidin, isterseniz bittikten sonra biraz daha kalın, keyif sizin!
“Nova
Scotia” aslında Latince bir isim; “Yeni İskoçya” anlamında. Önden
bahsettiğim ve haritalarda da görüldüğü gibi, Kanada’nın Güneydoğu kıyısında
yer alıyor ve yüzölçümü olarak en küçük ikinci eyaleti. Nüfusu kabaca
bir milyona yakın; ancak “Maritimes” içinde en büyük nüfusa sahip eyalet. Başkenti
Halifax; eyalet nüfusunun yarısı burada yaşıyor.
Gezimiz
Halifax’tan başlıyor… Benim öne ve sona eklediğim birer gün hariç, tur grubu
ile iki gece Halifax, iki gece Baddeck ve bir gece de farklı bir
Maritimes eyaleti, hatta Kanada’nın en küçük eyaleti olan Prens Edward Adası’nın
başkenti Charlottetown’da kalınıyor ve tur da burada sonlanıyor.
Hadi
bakalım; tadı damağımda kalmış, şu sıralar sık sık aklıma düşen ve gittikçe
güzelleşecek olan bu tura, buyurun hep beraber…
*
Toronto’dan
Halifax’a uçuş üç saat. Tur başlangıcından bir gün önce gitme amacım şehrin
havasını önden şöyle bir solumak, kendi başıma gezmek, ön fikir edinmek. Ve bir
de turun ertesi gün sabahtan başlayacak olması ve varışı son ana bırakıp, riske
atmamak! Uçağımın rötarı ile ancak akşam üzeri varabiliyorum şehre. İlk gece
kalmak için, tur grubuyla da kalacağımız oteli seçiyorum: “Hampton Inn by
Hilton”. Geniş, rahat ve temiz odasına rağmen, akşam yemeği için kendi bünyesinde
bir restoran işletmesi yok. Şehrin popüler yerlerinden “Waterfront”a (Okyanus
kıyısı) yürüyorum, sadece on dakikada... Okyanusun girinti yaptığı bir boğaz
kıyısı burası. Geniş bir meydan, deniz kıyısında yürüyüş yolu ve bol bol
restoran ile kafe barındırıyor bünyesinde. Karşı kıyıda farklı bir şehir var;
Dartmouth. Ama görsel olarak pek cazip bir görüntü vermiyor doğrusu.
Waterfront’ta
aşağı yukarı biraz dolanıyor, akşam yemeği için gözüme bir yer kestirmeye
çalışıyorum. Ve sonuçta, Doğu Akdeniz mutfağı olan “Darya” restoranda karar
kılıyorum. Dışarıda, su kıyısında oturma şansı da var ama rüzgâr beni güzel
dekorasyonlu içeriye yönlendiriyor. Seçtiğim et pek başarılı bir tercih olmasa da
kıtır cipsleri bandığım, cömert bir porsiyon olan közlenmiş biberli- cevizli
sosa (“roasted red pepper- wallnut dip”) bayılıyorum; bu da beni doyuruyor. Buraya
yokuş aşağı on dakikada yürümüş olduğum halde, yokuş yukarı otele dönüş ise beni
hafif zorluyor…
Güzel
bir dinlenme sonrası ertesi gün başlayacak tura hazırım.
*
İLK
GÜN, kahvaltı sonrası tur grubu ve rehberimiz ile buluşup,
tanışıyor; gezi hakkında bilgileniyoruz. 12 kişilik bir grup bu; tüm seyahati
yapacağımız araç da tam 12 yolcu kapasiteli. Yolculardan sadece ikisi erkek.
Amerikalı bir anne-oğul, Kanadalı yaşlı bir çift dışında diğerleri yalnız
seyahat eden kadınlar benim gibi; çoğu da Avrupa’dan gelmiş. Bu arada aynı
zamanda şoförümüz olan rehberimiz de genç bir kadın. Koltuklardan kimisi tekli
iken, kimisi iki, kimisi üç kişi yan yana oturacak düzende. Ve seyahat boyunca
her sefer farklı koltuklarda, farklı kişilerle oturup, muhabbet etme,
birbirimizi tanıma, deneyimlerimizi paylaşma şansı yakalıyoruz. Tabii yolculuk
boyunca aracın içindeki kadın muhabbetini siz şimdiden düşünün artık!
Bugün
gideceğimiz yer Peggy’s Cove. Bir balıkçı köyü burası ve deniz feneri
ile ünlü.
Deniz
fenerine gitmeden önce hemen yakınındaki “Swissair 111 Anıtı”na
(“Swissair 111 Memorial”) kısa bir ziyarette bulunuyoruz. Benim hafızamda bir yer
yapmamış, ama 1998 yılında bu bölgede İsviçre Hava yollarının 111 sefer sayılı
uçağı, içindeki 229 kişi ile okyanusa gömülmüş. Buraya değinmeden Halifax
fotoğraflarını paylaştığımda bir arkadaşım, “Halifax deyince aklıma hep orada
düşen uçak” geliyor diye yazmıştı. Ben de nasıl hatırladığına şaşırmış, bir
yakını olup olmadığını sormuştum. Meğer İsviçre Havayolları, kazadan sonra ölenlerin
yakınlarını sevdikleri ile vedalaşmaları için Halifax’a, buraya getirmiş.
Yakınları oradaki kayalıklara oturup, uzun uzun okyanusa bakmışlar… “Gazetedeki
resimler hala gözümün önünde” diyordu arkadaşım…
*
Bu
kısa ziyaret sonrası aracımıza atlayıp, beş dakika mesafedeki deniz feneri
yakınlarına park ediyoruz.
Nova
Scotia’da 160'tan fazla tarihi deniz feneri varmış. 1915 yılında inşa
edilmiş, kırmızı uçlu bu Peggy's Cove Deniz Feneri ise en bilineni, bir
rivayete göre de Kanada’da fotoğraflara en fazla poz vereni imiş! Evet, ben de
çok görmüştüm çeşitli fotoğraflar ve ressamların eserlerinde. Güzelliği
sadece kendisinden değil, bulunduğu ortamdan da geliyor bence. Zira geniş
bir alana yayılmış, üzerinde yürümeye imkân veren, dalgalarla şekillenmiş
pürüzsüz iri granit kayalar oldukça güzel bir ön plan oluşturuyor.
Serbest
zamanımız var; bu kayaların üzerinde yürüyerek, deniz fenerinin yakınlarına
gidiyor, ayrıca bol bol fotoğraf çekme fırsatı buluyoruz. Yalnız kuru ve
açık renkli kayaların üzerinden yürümemiz, ıslak ve koyu renkli
kayalardan uzak durmamız sıkıca tembihleniyor. Sakin güneşli günlerde bile öngörülemeyen
sert dalgaların, kayaların üzerine sıçrayarak sizi içine alma tehlikesi olduğu
vurgulanıyor.
Yorulursanız
kayaların üzeri de oturmak için müsait. Ya da yer yer serpiştirilmiş renkli
koltuklar (Kanada’da bunlara Muskoka sandalyeleri- “Muskoka chairs”-
deniyor, ki Muskoka da bir yer adıdır) sizi bekliyor. Yeme içme için de yöreye
özgü yiyecekleri bulabileceğiniz yerler var.
Bir
koruma alanı olarak belirlenmiş olsa da yıl boyu kabaca 30-35 olan nüfusu ile Peggy’s
Cove’un halen aktif bir balıkçı köyü olduğunu öğreniyoruz.
![]() |
Peggy’s Cove deniz feneri, Nova Scotia. |
![]() |
Peggy’s Cove deniz feneri, Nova Scotia. |
![]() |
Peggy’s Cove deniz feneri, Nova Scotia. |
*
Gün
içi program bu kadar. Akşam ise hep birlikte yemek için rehberimiz otelimize
yakın “The Wooden Monkey” adlı restorana rezervasyon yaptırmış bile. Bu bize hem
grupla biraz daha muhabbet hem de keyifli bir akşam yemeği fırsatı veriyor.
Benim tercihim Nova Scotia Somonu yönünde, gayet de başarılı. Neden yazıyorum? Her
ne kadar artık her an her yerde bilgiye, restoran önerilerine ulaşmak mümkün
olsa da Kanada ya da Kuzey Amerika’da olup buraları ziyaret edecek olanların
akıllarında benden de bir isim bulunsun diye. Yoksa yediğim içtiğim benim,
gezip- gördüklerim sizin, malum!
*
İKİNCİ
GÜN oldukça
yoğun, yine Halifax’ın batısında Atlantik’in kıyısında birkaç durağımız ile
epey gezip görmeli, öğrenmeli dolu dolu bir gün oluyor.
Tura
Mahone Bay ziyareti ile başlıyoruz; kabaca bin nüfuslu bu yerleşim,
adını bulunduğu körfezden alıyor (“Mahone Bay”: Mahone körfezi). Araçtan
indiğimizde mis gibi bir hava, muhteşem bir manzara bizi karşılıyor. Taze
havayı soluyor, 360 derece güzelliğe bakıyoruz. Kasabanın ünlü üç kilisesinin,
evlerin ve ağaçların hem kendileri hem de durgun suya yansımaları oldukça
fotojenik. Rehberimiz “Maritimes” hakkında bizi bilgilendiriyor.
Malum,
Amerika kıtasındayız. Ve Amerika keşfedilmeden önce bu topraklarda yerlilerin
yaşadığını biliyoruz. Biliyoruz bilmesine ama, ilk defa Güneydoğu Alaska
ziyaretim sırasında ilgimi çekmişti oradaki yerlilerin yerlerinden, yurtlarından
ve hayatlarından edilmeleri…
Maritimes’ta
yaşayan yerliler “Mi’kmaq”lar. En az on, çeşitli kaynaklara göre
de 13 bin yıldır buradalar. Kıta keşfedildikten sonra Avrupa’dan buraya ilk
gelenler Fransızlar; kabaca 17. yüzyılda; Akadyalı (“Acadian”) deniyor
onlara. Yerlilerle uyum halinde yaşıyorlar. Sonrasında İngilizler de geliyor.
“Fransızlar gelir de İngilizler geri kalır mı?” diyordu kendisi de Fransız olan
rehberimiz! İngilizler ne yerlileri ne de Fransızları barındırmak istiyor
burada; bölgede hakimiyet kurma çabaları ise kendi lehlerine sonuçlanıyor.
Sonrası serbest gezme zamanı... Zaten az nüfuslu yerleşimde, resmî tatil gününe de denk gelindiği için dükkanlar kapalı, sokaklar tenha! İsteyenlerin kahve molası verebileceği bir yer vardı yine de…
![]() |
Mahone Bay, Nova Scotia. |
![]() |
Mahone Bay, Nova Scotia. |
![]() |
Mahone Bay, Nova Scotia. |
Mahone Bay sonrası eski bir balıkçı köyü olan “Blue Rocks”a gidiyoruz. Sanatçılar/ fotoğrafçılar için de popüler bir yermiş, ama o anda bizden başka da kimse yok! Sakin, huzurlu, yine fotojenik bir ortamda biraz daha temiz hava soluyoruz.
![]() |
Blue Rocks, Nova Scotia. |
![]() |
Blue Rocks, Nova Scotia. |
![]() |
Blue Rocks, Nova Scotia. |
![]() |
Blue Rocks, Nova Scotia. |
*
Ve
ver elini Lunenburg!
Lunenburg, Kuzey Amerika’da UNESCO Dünya
Miras alanı olarak belirlenmiş iki kentsel topluluktan biri.
Önce
kendi kendimize gezme ve öğle yemeği fırsatı veriyor rehberimiz, tabii restoran
önerileri ile. Ben “Shipwright Brewery”e gidip, pencere kenarında limanı
yüksekten gören bir yer seçiyorum.
Atlantik
kıyılarının olmazsa olmazı ıstakoz! Seyahatlerde karşıma defalarca
ıstakoz yeme fırsatı çıktığı halde, hep farklı seçeneklere yönelmiştim. Ya o
güzel renkli hayvanlara kıyamayışım, ya uğraşmak, elime yüzüme bulaştırmak
istememe, ya da “keçinin bilmediği ot…” misali… Belki de hepsi! Bu sefer
denemeye karar verip; liman manzaralı restoranda ıstakozlu sandviç
(“lobster roll”) sipariş ederek, Atlantik mutfak kültürüne pratik bir giriş
yapıyorum.
![]() |
Istakozlu sandviç (“Lobster roll”) ve salata; Lunenburg, Nova Scotia. |
Sonrasında
lokal rehberimizin anlattığı akıcı hikayelerle zenginleşen, yürüyerek bir
saatten fazla süren harika bir Lunenburg turumuz oluyor. Kasabanın neden- nasıl
kurulduğunu öğrenirken, bakımlı, renkli binalardan bir kısmının eğlenceli hikayelerini
dinliyoruz.
Bölgede
malum yerliler ve Fransızlar var. İngilizler ise bölgede hakimiyet kurmak,
nüfusu arttırmak istiyorlar. Bunun için Avrupa’dan insanları buraya çekmeleri,
ikna etmeleri gerekiyor. Tek şartları var, o da gelecek kişilerin Protestan
olması. Buraya ait parlak hikayelerle umut satıyorlar; Avrupa’da vergilerden
bunalmış, farklı gelecek arayanlar hevesleniyor. Ama öyle anlatıldığı gibi bir
hafta falan sürmüyor gemi yolculuğu; kimi ulaşabiliyor, kimi yollarda kalıyor.
Gelenler Avrupa’da tarım yapmış, sadece o konuyu bilenler. Oysa burası okyanus
kıyısı ve tarıma elverişli bir arazi de yok! Zamanla tekne yapmayı, balıkçılığı
geliştiriyorlar…
Evet,
1853’te kurulmuş Lunenburg. Amaç bölgedeki Mi'kmaq ve Akadya
Katoliklerini yerlerinden etmek, Protestanları Nova Scotia'ya
yerleştirmek. Caddeler, sokaklar, binalar her şey önden planlanmış,
yapılmış, kurulduğu günden sonra da değişmeden kalmış. Planlı İngiliz
sömürge yerleşiminin en iyi ayakta kalan örneği olması nedeniyle de UNESCO
listesine girmiş, 1995 yılında.
![]() |
Lunenburg, Nova Scotia. |
![]() |
Lunenburg, Nova Scotia. |
![]() |
Lunenburg, Nova Scotia. |
![]() |
Lunenburg Akademisi (1894-95 yılında inşa edilmiş);Nova Scotia. |
![]() |
St. John’s Kilisesi; Lunenburg, Nova Scotia. |
Limanda ayrıca Kanadalıların gururu “Bluenose II” yelkenlisini görüyoruz; yıllarca yelkenli yarışmalarını kazanmış orijinalinin replikası imiş bu. Kanada’nın gururu bu yelkenlinin resmini, Kanada 10 sent’inin arka yüzünde de görmek mümkün.
![]() |
“Bluenose II” replikası (arkada), Kanada 10 cent’i arka yüzü (önde); Lunenburg, Nova Scotia. |
*
“Lunenburg,
Kuzey Amerika’da UNESCO Dünya Miras alanı olarak belirlenmiş iki kentsel
topluluktan biri” demiştim. Peki ya diğeri? O da Kanada’da; Quebec (Kebek)
şehri. Bunu da bilgi dağarcığımıza ekleyip, başka bir yazının konusu yapalım.
*
Kabaca
bir saatlik yolculukla otele dönüş! Odada soluklanıp, yemek için yine
Waterfront’a gidecekken, otelin hemen karşısındaki “Sip ‘n Dine” adlı Hint restoranının
geniş camlarının gerisinden bana el sallandığını gördüm. Baktım gruptan üç
arkadaş, gel gel diye el ediyorlar. Ortaya bir şeyler söyleyip, yemeye
başlamışlar bile; beni de oturttular, ilave yemek eşliğinde muhabbet! Kadınlar
böyledir, kaynaşması kolay! Menüde baharatlı sebze yemeği ve pilav vardı. Bu vejetaryen
mutfak gayet hafif, güzel ve de iyi oldu. Sonrasında yine de Waterfront’a gitme
kararımın arkasında durdum, çünkü burada yapılacaklar listemde ünlü “Cows”
dondurmacısından dondurma almak vardı. Çok mu severim dondurmayı? Hayır, ama
gelmeden methini duymuştum, bir şeyleri kaçırmış olma korkusuna kapılmamak için
yemiştim.
*
Şehir
olarak hep adı geçti, ama pek fazla bilgi vermediğimin farkındayım Halifax
hakkında. Öncelikle Atlantik’te çok önemli bir liman kendi olageldiğini ve
olduğunu vurgulayarak hakkını teslim edeyim, ancak görsel ya da turistik olarak
fazla bir özelliği var gibi de gelmedi bana. Haksızlık da yapmak istemem
açıkçası; bulunduğum otelin çevresinin hep gri binalarla dolu olması da o
izlenimi yaratmış olabilir. Öte yandan tur programında da yoktu şehir gezisi. Araştırdığımda
da kendi ilgimi çeken, “Ah şurayı da görsem!” dediğim bir yer olmadı. Hisar
(“citadel”) vardı yıldız şeklinde, hem de otele yakın, yokuş yukarı
olması cazip gelmedi. Waterfront’ta denizcilik müzesi (“Maritime
museum of the Atlantic”) öneriliyordu, ona da zaman ayırmadım. Ancak, Waterfront’a
kaç kere gittiğim halde, okyanusu soluma alıp kıyıda biraz daha yürüseymişim, “Gelibolu
Anıtı”nı görecekmişim! Sonradan öğrendim ve işte bunu kaçırdığıma üzüldüm! Evet,
Göçmen müzesinin bahçesinde yer alan bu granit anıt, buradaki Türk toplumunun
girişimiyle hazırlanmış ve Çanakkale’de birbirlerine karşı savaşan Türk ve
Kanadalı askerlerin ortak anısına yapılmış; 21 Mayıs 2016’da düzenlenen bir
törenle de açılmış. Bir dahaki sefer görmek üzere aklıma yazarken, size de bir
not olarak düşmek istedim.
*
ÜÇÜNCÜ
GÜN,
Halifax’tan ayrılma günüydü. İlk iki günde şehrin batısı, Atlantik kıyısını
değerlendirmiştik. Ve buradan doğuya gidecek, gittikçe de yeni yeni
güzelliklerle karşılaşacaktık…
Bugün
Baddeck’e gideceğiz. Ancak yolda ilk durağımız. Milbrook Kültür ve
Miras Merkezi (“Milbrook Cultural and Heritage Centre”). Mi’kMaq’lar
hakkında daha fazla bilgilenme, müze ve mağazalarını gezme fırsatı bulduğumuz
yer burası. Bir ailenin Üniversiteye gitmiş tek kişisi, genç bir Mi’kMaq kadın olan
konuşmacısı, dört yaşında aileden zorla kopartılıp “yatılı okul”a götürülmüş ve
14 yaşında oradan kaçmış, ama sonrasında da bir ruh gibi yaşamış olan dedesinin
hikayesini anlattı; ardından da merak edilen soruları yanıtladı…
Kanada’nın
kanayan yarası bu! Bu coğrafyaya uzak olanların bile duyduğu,
bildiği konu; Yatılı okullar (“Residential Schools”)! Geçmişte, hükümet
ve kilisenin iş birliği ile yerli çocuklarının ailelerinden, evlerinden
koparılıp, “asimile etme” başlığı altında toplandığı, her türlü aşağılamaya
maruz bırakıldığı, dillerinin, kültürel değerlerinin yasaklandığı/ yok sayıldığı
ve sonradan öğrendiğimiz her türlü suistimal ve tecavüzlere maruz kaldıkları okullar...
Ve son yıllarda okulların bahçelerinde ortaya çıkarılan toplu mezarlar… Daha ne
diyeyim!
Tabii
ki şimdi bu hatalar anlaşılmış ve yaralar sarılmaya çalışılıyor. Benim de
şahitlik ettiğim, 2021 yılında Kanada hükümeti 30 Eylül‘ü “Hakikat ve
Uzlaşma günü” (“Truth and Reconciliation Day”) ilan etti. Dönemin
başbakanının “Geçmişi değiştiremeyiz, bunu kabul ediyoruz! Şimdi uzlaşma
zamanıdır, ileriye bakmak gerekir…” anlamında etkileyici bir konuşmasına
şahitlik etmiştim. 30 Eylül ayrıca halk arasında “Turuncu Gömlek Günü”
olarak da adlandırılır, ki ilk olarak 2013 yılında bir anma günü olarak kabul edilmiş
bir gün bu. Okuduklarıma göre, turuncu gömleğin sembol olarak kullanılması,
yatılı okula başladığı ilk gün kişisel kıyafetleri (yeni bir turuncu gömlek de
dahil) elinden alınan ve bir daha geri verilmeyen kişinin anlattıklarından esinlenilerek
oluşmuş.
![]() |
Milbrook Kültür ve Miras Merkezi; Nova Scotia. |
![]() |
Milbrook Kültür ve Miras Merkezi; Nova Scotia. |
![]() |
Milbrook Kültür ve Miras Merkezi; Nova Scotia. |
*
O
günkü öğle yemeği Antigonish’te, rehberimizin önerilerinden biri olan “Brownstone”
restoranda. Herkesin masadan memnun kalktığı başarılı yemekler… Zaman
kısıtlıydı ancak geçerken gördüğüm kadarıyla eli yüzü düzgün bir kasaba idi
Antigonish. St. Francis Xavier üniversitesine ev sahipliği yapıyor. Kahverengi,
düzgün binalar, geniş kampüs. Ağzım sulanıyor üniversite görünce; hele
kahverengi tuğla binalar ayrı bir zaafım…
Antigonish
aynı zamanda İskoçya dışında, İskoçya’ya özgü yayla oyunlarının (“Highland
Games”) en uzun zamandır yapıldığı yermiş. Ne de olsa “Yeni İskoçya”dayız!
Sahi
buraya “Yeni İskoçya” dendiğini söyledim de neden öyle adlandırıldığına
değinmedim. Yerliler, yani Mi’kMaq’lar “Mi’kMa’ki” derlermiş yaşadıkları bu
topraklara. Sonradan gelen Fransızlar, “Akadya” (“Acadia”) demişler ki
kendilerini Akadyalı (“Acadian”) olarak tanımlıyorlar. Daha sonra İngilizler
gelmiş malum. 1621’de zamanın İskoçya Kralı VI. James, Sir William Alexander’a
bu toprakları vermiş. O da aldığı bu topraklara “Yeni İskoçya” demiş; resmi
tüzük Latince olunca da isim “Nova Scotia” olmuş… Tabii bu isim, ilk
yerleşimcilerin kökenlerini de yansıtıyor. Ayrıca İskoçların yüzyıllardır Nova
Scotia kültürünü etkilemekte olduklarını ve eyaletteki en büyük etnik grubu
oluşturduklarını da buraya iliştireyim.
*
Nova
Scotia’nın doğusu, Cape Breton adasından oluşuyor. Güzel manzaralar
sunan yolları olduğunu, hatta sunduğu renk cümbüşü ile Kanada’da sonbaharının
en güzel gözlemlenen yerlerinden biri olduğunu okumuştum birkaç yıl önce.
Gideceğimiz Baddeck de Cape Breton adasında. Üstelik Graham Bell’in yazlık evinin de Baddect’te
olduğunu öğrenmek çok heyecanlandırmıştı beni…
Ve
sürpriz! Baddeck’te direk olarak Graham Bell müzesine gidiyoruz. Müze, harika
bir konumda, Graham Bell Ulusal tarih alanı içinde yer almakta. Gölü (“Bras
d’or lake”) yukarıdan gören, kocaman yemyeşil bir park burası.
Aslen
İskoçyalı olan ve sağırlara “visible speech” (görünür konuşma) eğitimi veren Graham
Bell, Amerika’da telefonu keşfettikten sonra zengin oluyor. İskoçya’ya
benzettiği buraları çok beğenip, Baddeck’te yazlık ev alıyor. Hayatının önemli
bir kısmını burada geçirip, çalışmalarını da burada sürdürüyor. Eşi Madlen
de kendinden on yaş küçük bir hastası. Âşık olup evleniyorlar. Akıllı, düzgün,
vizyoner bir kadın, buralara epey katkısı oluyor. Bell ise meraklı, denemeyi
seven bir insan. Kanada’da ilk uçağı yapan kişi aynı zamanda.
![]() |
Graham Bell müzesi; Baddeck, Nova Scotia. |
![]() |
Graham Bell müzesi; Baddeck, Nova Scotia. |
![]() |
Graham Bell müzesi; Baddeck, Nova Scotia. |
![]() |
Graham Bell müzesi bahçesinden manzara; Baddeck, Nova Scotia. |
![]() |
Graham Bell; Graham Bell Müzesi, Baddeck, Nova Scotia. |
![]() |
Graham Bell’in eşi Madlen; Graham Bell Müzesi; Baddeck, Nova Scotia. |
![]() |
Sizinki hangisi? Graham Bell Müzesi; Baddeck, Nova Scotia. |
*
Baddeck çok
güzel bir köy. Motelimiz ve odalar sıradan; Ceilidh kır evi (“Ceilidh Country
Lodge”). İngilizce biliyorum diyenleri de zorlayacak bir durum, “Ceilidh”, “keyli”
diye okunurmuş; İskoçya- İrlanda dansı, aynı zamanda bir geleneği
yansıtıyormuş. Babası İskoç olan tur arkadaşımdan öğrendim, nasıl okunduğunu
sorunca; zira bu, Fransız rehberimiz ve Türk olan bendeniz için zor bir
durumdu! Akşam yemeğimiz grupça şirketten; “Invenary Resort”
bahçesindeki “Lakeside Restaurant”da muhteşem manzara eşliğinde güzel bir
akşam yemeği. Kaldığımız kır evi sıradan demiştim; buranın köy olmasından ve
genel olarak işletmelerin böyle olmasından dolayı olduğunu düşünsem de kendim
tekrar gelecek olsam, “Invenary Resort”u gözüme kestirdiğimi de buraya
ekleyeyim.
![]() |
“Ceilidh Country Lodge”; Baddeck, Nova Scotia. |
*
DÖRDÜNCÜ
GÜN,
Cape Breton adası ulusal parkı içinde yürüyüş günü. Tabii bunun için aracımızla
“Cabot trail” olarak adlandırılan Cape Breton adasının ana yolları
üzerinde seyrediyoruz. Sağım-solum, önüm-arkam ya yeşil ya mavi. İşte sonbaharda
renk cümbüşü sunacak ünlü güzergahlardan birisi burası. Milli park içinde
çeşitli yürüyüş yolları varmış, ancak biz onlardan en popüler olanı, “Skyline
trail” yakınlarına park ediyoruz. Yürüyüş için kısa veya uzun tercihler var.
Biz grubun yarısı uzun yolu tercih ediyoruz. Yeşillik, sonra okyanus, sonra
yeşillik; biraz yorucu olsa da keyifli bir yürüyüş, ancak sunduklarında benim
için olağan dışı bir şey yok! Sonradan ahşap basamaklarla inilen- çıkılan ve
kısa güzergâh içinde de yer alan bölüm ise sunduğu geniş manzarası ile çok daha
güzel, keyifli ve özgün…
![]() |
Cape Breton adası; Nova Scotia. |
![]() |
Yürüyüşe kısa mola; Skyline trail”, Cape Breton adası; Nova Scotia. |
![]() |
“Skyline trail”, Cape Breton adası; Nova Scotia. |
*
Yürüyüş
bitmiş, karınlar acıkmıştı. Sıra aracımıza atlayıp, piknik alanına gitmeye
gelmişti. Piknik malzemelerimiz ise bir gece önce sevgili şoförümüz- rehberimiz
tarafından alınmıştı; kendi elleriyle hindili sandviçler hazırlamış, ayrıca
salata, cips, humus, meyve, meyve sularını eksik etmemişti. Pek keyifle yedik.
Ah bir de çay olsaydı!
Aracımıza
atlayıp “Cabot trail” boyunca ilerlemeye devam etmiş, Atlas Okyanusu kıyısına
inmiştik. Denize girme imkânı olsa da bunun için hazırlıklı değildik, ancak
uzun yürüyüş sonrası çıplak ayakla kumların üzerinde yürümek ve suda
ayaklarımızı serinletmek iyi gelmişti.
![]() |
Cape Breton Adası, Atlas Okyanusu kıyısı; Nova Scotia. |
*
Yürüyüş,
piknik, deniz kıyısı derken, yanılmıyorsam ayrıca dört saatlik bir sürüştü gün
içi toplamda ve oldukça yorgun döndük Baddeck’e. Akşam yemeğinde ise, yine
rehberimizin önerdiği restoran “Freight Shed”, göl kıyısı konumu ve
yemekleriyle oldukça başarılıydı…
![]() |
“Bras d’or lake”; Baddeck, Nova Scotia. |
*
BEŞİNCİ
GÜN, Nova Scotia’dan ayrılma günüydü. Kanada’nın mini mini
eyaleti Prens Edward Adası’nın başkenti Charlottetown’a gidiliyor, biraz
serbest zaman sonrası, akşam şirketin veda yemeği ile turun bu kısmı sonlanıyordu.
İsteyenler
için bu turun ikinci bölümü de vardı; Prens Edward Adası ve New Brunswick’i
içine alan, bu şekilde tüm “Maritimes” eyaletlerini kapsayan... Ben nedense (ki
aslında o anki nedenlerimi biliyorum), bu ikinci kısmı almayanlardandım. Bir
gün daha Charlottetown’da kalır, yarım günlük lokal bir turla adayı tamamlarım
diye düşünmüştüm. Yaptım mı o yarım günlük turu? Evet, yaptım. Yetti mi? Hayır,
yetmedi; sadece fikir verdi. Daha detaylı gezilmeyi hak ediyordu burası. Ve
aradan bir yıl geçmeden, turun ikinci kısmı da yapıldı tarafımdan ve “İyi
ki”lerim arasına girdi.
İlk
fırsatta sizleri de götüreceğim. Kanada’nın mini mini eyaleti Prens Edward
Adası gezisinde buluşmak, daha sonra da New Brunswick’in sunduklarını yaşamak
üzere şimdilik hoşça kalın, sağlıcakla kalın!
*
Kanada ile ilgili diğer yazılarım;
TORONTO, TORONNO için lütfen tıklayınız
TORONTO’DA YEME-İÇME için lütfen tıklayınız
TORONTO KAZAN, BEN KEPÇE; Günlerden MAVİ BALİNA için lütfen tıklayınız
TORONTO KAZAN, BEN KEPÇE; Günlerden STRATFORD FESTİVALİ için lütfen tıklayınız
VANCOUVER; - “YİNE BEKLERİM” için lütfen tıklayınız
MONTREAL’DE SONBAHAR için lütfen tıklayınız
DİLER COŞKUN
Dilercim, ne kadar güzel derlemişsin! Ellerine, kalemine, objektifine ve de emeğine sağlık. 💖🙏🏼🌺
YanıtlaSilÇok teşekkürler, en iyi dileklerimle 🙏🌸.
SilTeşekkürler Diler Coşkun, ellerinize ayaklarınıza sağlık 👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSilBen teşekkür ederim; en iyi dileklerimle...
SilÇok güzel gezi olmuş tebrikler 🎉 hangi tur şirketi ile gittiniz bilgilendirirseniz sevinirim teşekkürler 👍😍
YanıtlaSilBen teşekkür ederim. Intrepid ile gittim, Intrepid turunu da Flight Centre'dan satın aldım. Bu turun devamı da var; Charlottetown'dan başlayıp, NB- Saint John'da sonlanan, bu yıl da onu yaptım, şu sıralar kaleme alıyorum. Ikinci bölüm daha muhteşemdi. Ikisini birden almak mümkün, bir bütün halinde. Turlar yazin oluyor yalnız. Her zaman keyifli gezileriniz olsun. En iyi dileklerimle...
Sil