17 Haziran, 2020

MEMNUNİYET ANKETİ YAPAN ÜLKE; BAHAMALAR


Bilmiyorum başka nereler uyguluyor ama, Kanada veya ABD olsun, Kuzey Amerika’da bir ülkeye giriş yapıyorsanız, gümrük formu doldurmak durumundasınız. Bahamalar’a girişte de var gümrük formu, pek detaylı soru da yok, ama gümrük formuna iliştirilmiş daha detaylı bir sayfa daha var ki, o da ülkeden çıkışta vermek için. Ne mi? Memnuniyet anketi.

Hizmet sektöründe alışık olduğumuz bir durum bu, ama bir ülkenin ziyaretçilerine uygulamasına ilk kez rastlıyordum doğrusu. Tabii ki doldurmak zorunda değilsiniz, ama geliş amacınız (deniz, golf, kumar, balık avlama, balayı…), hangi otelde, kaç gün kaldığınız, otelin temizliği, personeli, yemekleri, otel dışındaki temizlik, yemekler, taksi şoförleri, güvenlik hakkında ayrı ayrı sorular soruluyor ve sonunda yorumlarınıza baş vuruluyor. Ve deniyor ki; “Tek geçim kaynağımız Turizm, geri bildiriminiz bizim için çok önemli”.

*

Evet, Karayip denizinde 700 adadan oluşan bir ülke Bahamalar. Ve kışın özellikle güneş görmek isteyen Kuzey Amerikalıların tercih ettiği tatil beldelerinden bir tanesi.

Biz de madem Kanada’da yaşıyoruz ve uzun süredir deniz tatili yapmadık, “Hadi bakalım” dedik eşimle. Bir haftalık bir tatil planladık ve başkent  Nassau’daki Atlantis Oteli kestirdik gözümüze. Amaç, kış ortasında yaz tatili tabii ki; ama madem ilk defa gideceğim bir ülke, görebileceğim ne varsa görmeli, öğrenebileceğim ne varsa öğrenmeliydim. Hiç öyle macera- eğlence beklemeyin bu sefer, ama sadece benimle kalsın istemedim, sınırlı da olsa yaşadıklarım, öğrendiklerim. Evet, buyurun; Bahamalar hakkında merak etmediğiniz ne varsa burada; İlk izlenimler ve Bahamalar’a Genel Bakış, otel deyip geçmeyin ama Atlantis Otel, Bahamalar’da Yeme-içme ve olsa da olur olmasa da Nassau şehir turu.

*

İLK İZLENİMLER VE BAHAMALAR’A GENEL BAKIŞ

Şubat ayı idi gidişimiz; Aralık ve Mayıs ayları arasında öneriliyor bu bölge. Haziran başından, Kasım sonuna kadar kasırga tehlikesi var çünkü.

Toronto’dan Nassau’ya uçuş yaklaşık üç saat. Pek zevkli oldu benim için, karla kaplı topraklardan turkuvaz sularla çevrelenmiş adalara geçişi izlemek havadan…

Havalimanında gümrük kuyruğunda beklerken dinlediğimiz canlı müzik de güzel bir “Hoşgeldiniz” oldu. Ve böylesine bir durum da bir ilkti hayatımda, tıpkı dönüşte vermek üzere elime tutuşturulan memnuniyet anketi gibi.

Trafiğin soldan aktığına şahitlik ettim taksiyle otele giderken. Ama sürücü koltuğunun bazı araçlarda sağda, bazılarında solda olduğunu görecektim zaman içinde. Ve bu bende şaşkınlığa, taksilere nereden bineceğimi bilememeye yol açacaktı zaman zaman, karşıdan karşıya geçerken önce ne tarafa bakacağımı bilemediğim gibi…

Ve de Taksi Şoförleri… Bahamaların yıldızları bence; hepsi Gönüllü Turizm Elçileri. Onlardan öğrendiğim öz bilgilere, rehberli turda bile rastlayamayacaktım. Hepsi çok konuşkan, bilgili, kendileriyle barışık, neşeli, mutlu...

*

“Baha Mar” dan geliyor Bahamalar’ın adı; “Sığ Deniz” demekmiş “Baha Mar”. Yakınındaki karalardan, derin sularla ayrılan bir denizaltı yükseltisinin su üstüne çıkmış uzantıları imiş bu adalar; ve başta da söylediğim gibi 700 adet. Tüm ülkenin toplam yüzölçümü, Türkiye yüzölçümünün yüzde ikisi kadar bile değil. Sadece kırk kadar adada yerleşim var. Başkent Nassau, “New Providence” adası üzerinde.

Bahamalar (sarı ok); Google Earth işbirliği ile
       Bahamalar; Google Earth işbirliği ile

*

Kristof Kolomb keşfetmiş buraları 1492’de, ama Kolomb’un keşfettiği diğer bazı yerler gibi yerleşmemiş buraya İspanyollar. Yerleşmemişler ama,  şu anda Haiti ve Dominik Cumhuriyetinin bulunduğu Hispaniola adası madenlerinde çalıştırmak üzere yerli halkı götürmüş ve köleleştirmişler. Ve bir müddet sonra hiçbir yerli kalmamış buralarda yaşayan. 1640’tan 1728’e kadar korsanların yeri olmuş; sonrasında ise burayı korsanlardan temizleyen İngilizlerin. 10 Temmuz 1973’te ise bağımsız bir devlet haline gelmiş Bahamalar. Parlamenter sistem var şu anda; Temsili Başkan ise II. Elisabeth, İngiliz Devletler topluluğuna ait tüm ülkelerde olduğu gibi. Resmi dil de İngilizce. Ayrıca, trafiğin neden soldan aktığının da göstergesi bu öz geçmiş.

Ülkenin nüfusu 400 bine yakın, ve bu nüfusun yarısından çoğu Nassau’da yaşıyor.  Halkın büyük çoğunluğu ise, zamanında köle olarak getirilen Afrika kökenlilerden oluşuyor. Para birimi Bahama doları ve 1 Bahama Doları, tamı tamına 1 Amerikan doları eşdeğerinde.

Şu anda Amerika kıtasının en zengin üçüncü ülkesi durumunda Bahamalar, ABD ve Kanada’dan sonra. Ve turizm de malum en önemli gelir kaynağı.

 Mevsiminde, her gün en az bir gezi gemisi geliyor Nassau’ya. Sabah 6.00 gibi demir atıyor, 16.00 gibi de ayrılıyor limandan. Bu, hergün en az beş bin turistin şehre inmesi, gezmesi, belki yiyip içmesi ve alışveriş yapması anlamında. Mağazalar, hemen kıyıya paralel ve gemilerin demir attığı limana yakın “Bay Street” (“Sahil Yolu”) üzerinde. Akşam 17.00 gibi, yani erkenden kapanmaları ilginç gelmişti bana, ama gemiler demir aldıktan sonra gerek kalmıyor demek ki mağazaları açık tutmaya. Diğer turistler ise zaten otellerde…

*

ATLANTİS OTEL

Otel deyip geçmeyin, internetten tesadüfen seçtiğimiz, ama Bahamalar’ın gururu olduğunu sonradan fark ettiğim Atlantis Otel birkaç paragraf hak ediyor.

Başkent Nassau’nun bulunduğu New Providence adasının hemen bitişiğindeki, Cennet adası (“Paradise island”) üzerinde kurulmuş Atlantis Otel. Minik bir köprüyle geçiliyor Cennet Adası’na şehir merkezinden; ister yürüyerek, ister araçla. “Sir Sidney Poitier” Köprüsü, bu köprünün adı. Bilmem hatırlıyor musunuz bu ismi, Amerikalı siyahi aktör; meğer Bahamalar kökenli imiş. Çok genç yaşlarımda izlediğim, Türkçeye “Beklenmeyen Misafir” olarak çevrilen, başrolünü oynadığı “Guess who’s coming for dinner?” adlı filmi beni çok etkilemişti; beyaz bir kızın zenci doktor nişanlısını ailesi ile tanıştırmaya getirmesiyle gelişen olaylar…

*

Çok sempatik, esprili karşılandığımız malum otelde. Gelir gelmez, eşyalarımızı odaya atarak bir keşif turuna çıktık. Aman Tanrım, ne kadar büyükmüş! Dünyanın en büyük oteli herhalde diye düşündüm, ve tabii ki baş danışmanım Google’a sordum. Dünyanın en büyüğü değilmiş, ama yine de on sekizinincisi imiş yatak kapasitesi olarak, toplamda 3414 odası ile. Bahamalar için ise şöyle bir özelliği var: Devletten sonra en büyük işveren. İşte bu, ilginç bir bilgi oldu benim için! Evet Cennet adası Bahamalar’ın en popüler adası, bunun üzerindeki Atlantis Otel ise en popüler işletme.

“Royal at Atlantis” girişi; Bahamalar

Büyük büyük rakamlarla ne kafamı karıştırmak, ne de sizi yormak isterim, ama üzerinde bulunduğu adanın büyük bir kısmını kaplıyor otel. Mevcut 3414 oda, farklı adlar ve konseptlerdeki sekiz ayrı tipte otel binasına dağılmış durumda. Sayısız bar, kafe, restoran olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Beş millik sahili, lagünleri, kendine ait marinası, on bir adet havuzu, su parkı, spa’sı, golf sahası, gece kulübü, casino’su, sinema salonu ile her yaştaki insana hitab ediyor.

Atlantis Otel; Bahamalar

“Royal at Atlantis”; Bahamalar

“Royal at Atlantis”; Bahamalar

“Royal at Atlantis”; Bahamalar

“Harbourside resort”; Atlantis Otel, Bahamalar

Bir de sanat galerisi gibi. Biz mevcut sekiz otel binasından “Royal at Atlantis”de kaldık; diğerlerini bilmem ama sırf bu binanın lobisi dahi tek başına bir galeri. Casino’su ise, ünlü cam sanatçısı Dale Chihuly’nin, “Güneş” ve “Ay” adlı eserlerine ev sahipliği yapmakta.

“Royal at Atlantis”; Bahamalar
“Royal at Atlantis”; Bahamalar
Dale Chihuly’nin “Güneş”i, 
“Royal at Atlantis” Casino; Bahamalar
Dale Chihuly’nin “Ay”ı, 
“Royal at Atlantis” Casino; Bahamalar


Otelin marinasını çevreleyen ve Marina köyü (“Marina village”) olarak adlandırılan bölümü ise renkli alçak  binaları, kaliteli mağazaları, restoranları ve yürüyüş fırsatı ile tatil köyü içinde ayrı bir tatil beldesi.

“Marina villlage”, Atlantis Otel; Bahamalar
“Marina villlage”, Atlantis Otel; Bahamalar

*

Evet, çok büyük. Evet, Bahamalar’da devletten sonra en büyük işveren. Ama, başka bir ayrıcalığı daha var Atlantis Otel’in; Dünyanın en büyük “Deniz Yaşam Alanı”na  (“Marine Habitat”) sahip olması. Denizlerde, okyanuslarda yaşayan canlılara ait bir hayvanat bahçesi, ya da daha doğrusu farklı bölümleri olan dev bir akvaryum gibi düşünebilirsiniz. 14 lagün, 250 tür ve elli bin okyanus canlısı! Geniş alana yayılmış bu açık hava müzesinde, bu canlıları görebilir, haklarında bilgilenebilir ve kimileriyle interaktif faaliyetlerde bulunabilirsiniz. Kimisi lagünlerde, kimisi deniz suyu içeren havuzlarda… Bizler ise camların arkasında, cam tünellerin içinde, ya da havuzların yanında. Yine de çoğunu görmemiş olduğuma eminim.

İnteraktif faaliyetler dedim; otelde yunuslara ayrılan ve “Dolphin Cay” olarak adlandırılan bölüm, Katrina kasırgasından kurtarılmış olan yunuslar ile deniz aslanlarına ev sahipliği yapıyor. Belli bir ücret karşılığında bu yunuslarla faaliyetlere katılmak mümkün. Buradan elde edilen gelirin “Atlantis Mavi Proje Vakfı”na (“Atlantis Blue Project Foundation”) aktarıldığı, bu vakfın ise mercan resiflerini korumaktan, deniz yaşamını iyileştirmeye kadar çeşitli faaliyetler yürüttüğü bildirilmekte.

Otelin bir takım imkanlarını, sadece kendi müşterileri ile değil, gezi gemileriyle gelen turistlerle de paylaştığını bir not olarak düşmek isterim buraya.

Ayrıca otelden düzenlenen tekne turları ile farklı adalara gitme ve oraları deneyimleme fırsatı var.

Lagün, Atlantis Otel, Bahamalar
Atlantis Otel, Bahamalar
Atlantis Otel, Bahamalar
Atlantis Otel, Bahamalar
Atlantis Otel, Bahamalar

*

BAHAMALAR’DA YEME- İÇME

Bahamalar’da yeme-içme deyince, bol deniz ürünü olacağını tahmin etmişşinizdir belki de; ben bunlara bir de baharat ekleyeyim.  

Istakoz, yengeç, karides ile “red snapper”, “mahi mahi” gibi belli bazı balık türleri başrollerde. Bahamalarda restoranlarda değişmez bir kurala şahit oldum. Ana yemeği seçiyorsunuz, yanına iki tanesini seçebileceğiniz garnitürler standart ve şu şekilde: Pilav, fasulyeli pilav, yöreye özgü fırında makarna, patates püresi, lahana salatası (“coleslaw”), muz kızartması (“plantain”).

Genelde Dünya mutfağını sunan otelde bulunmakla birlikte; hem değişiklik olsun, hem de yöreyi tanıyalım diye üç akşam yemeğini şehirde yedik.

İlki, taksi şoförlerinin önerisi ile,  Nassau’nun yerel restoranlar açısından en popüler yeri “Fish Fry”; Fish Fry’daki “Oh Andros” adlı restoran idi. Halkın burayı çok sevdiğine de şahitlik ettik. Neden sevdiklerini sonradan anladım; uygun fiyata bol kepçe lokantaları barındırdığı için. Bizim bitirmemize imkan olmayan kocaman tabaklar.

Oh Andros”, “Fish Fry”; Nassau, Bahamalar

Onun dışında eşimin internetten bulduğu iki ayrı restoran daha denedik. Bir anlamı var mı, ihtiyaç olur mu bilmiyorum ama buraya not olarak düşeyim yine de; birisi  deniz ürünleri ile ünlü “Poop Deck”, diğeri ise menüsünde deniz ürünleri, et, makarna barındıran İtalyan,  Ristorante Luciano’s of Chicago”. Çok kaliteli, başarılı ikisi de.

“Poop Deck”te yediğim, soğan, domates, kereviz ve baharatlı sos ile buğulaması yapılmış “mahi mahi” en favori yiyeceğim oldu; daha sonra da hiçbir mahi mahi fırsatını kaçırmadım.

Poop Deck’te ıstakoz, Nassau, Bahamalar
Poop Deck’te buharda “Mahi Mahi”;
Nassau, Bahamalar
“Mahi Mahi” sandviç; Atlantis Otel, Bahamalar

*

Bir de lokal yiyecekleri var; konk (“Conch”). Bu bölgede bolca bulunan bir deniz kabuklusu,  kızartması ve salatası oluyor. Kızartması gözümden kaçmış olsa da, salatası her yerde, her köşede; sırf konk salatası yapan büfeler var. Taksi şoförlerinden birinin nasıl bir şey olduğunu anlatırken dahi ağzının sulandığına, şehir turu yaparken aynı zamanda rehberimiz olan şoförümüzün mola sırasında yolda atıştırmalık hemen bir konk salatası edindiğine şahitlik ettim. O kadar seviliyor yani! Deniz kabuklusunun içinden çıkan hayvanın beyaz eti küçük küçük doğranıyor, limon ve portakal suyu sıkılıyor, kuru soğan, domates, biber; tropik türü istenirse mango ve ananas da ilave ediliyor. Gittiğim yerlerde lokal yiyecekleri denemeyi severim, ama buna cesaret edemedim; çiğ deniz ürünü ve çiğ soğan idi kaçındıklarım.
Taze "konk" salatası büfesi; Nassau, Bahamalar

*

NASSAU ŞEHİR TURU

Hep otel, hep otel nereye kadar, şehri biraz daha tanımalıydım. Yarım günlük rehberli şehir turu aldım.

Başlangıçta üç ayrı kale oldu gittiğimiz, zamanında korsanlardan korunmak için yapılmış. Kölelik zamanından kalan hikayeler dinledik buraları gezerken, ama çoğunu kaçırdım, kaçırınca da sıkıldım. Benim için bir anlamı olmadı, ama onların da gezdirecek fazla yerleri yoktu tahminimce.

Bayraklarındaki renkleri ve anlamlarını öğrenmek güzeldi; altta bulunan mavi denizi, üstteki mavi gökyüzünü, ortadaki sarı güneşi temsil ediyordu.Bunlara uzanan siyah üçgen ise, halkı

Bahamalar bayrağı
Nassau; Bahamalar

Bir başka bilgi ise; Nassau’da tüm devlet dairelerinin pembe, polislerle ilgili binaların ise yeşil olmasıydı. Pek neşeli geldi bana, resmi dairelerin pembe olması! Ama her pembe bina devlet dairesi olmadığı gibi, her yeşil de polisle ilintili değildi. Yani vatandaşın da istiyorsa bu renkleri kullanma hakkı vardı.

Parlamento meydanı, pembe parlemento binaları;
Nassau, Bahamalar

Bir başka ziyaret yerimiz ise “Kraliçe merdivenleri”. 1793-94 yılları arasında o bölgedeki kale kompleksinde, kölelerce inşa edilmiş merdiven; toplam 66 basamak. Kaleden Nassau’ya direk geçiş imkanı vermesi nedeniyle önemliymiş. Bu merdivenler daha sonra, 1837’den 1901’e kadar Birleşik Krallığı yönetmiş olan ve Britanya İmparatorluğunda köleliği sonlandıran, Kraliçe Victoria’ya atfedilmiş.

Kraliçe merdivenleri; Nassau, Bahamalar

Çikolata, Puro, Rom üretim yerlerine gittik. Hem bunları ürettiklerini göstermek, hem de satış yapmaktı amaç. Belki de sunacakları başka bir şey yoktu. Şarap üretiyorlardı, ama ne kadar mantıklı bilmiyorum, üzüm Fransa’dan geliyordu!

Puro sarımı; Nassau, Bahamalar
Rom; Nassau, Bahamalar

Buraya özgü bir ürünle daha tanıştık; “Romlu kek”. Ne kekle, ne alkolle fazla aram yoktur, sadece sosyal yiyici ve sosyal içiciyimdir; ama güzel bir kombinasyon olmuştu tattığımda. Hem kek yumuşak ve ıslak, hem de yuttuktan sonra  ağzınızın tavanında bıraktığı his güzeldi.

Nassau, Bahamalar

Bir de balıkçıları ziyaret ederek, yöreye özgü belli başlı deniz ürünlerini gördük. Mevsimi dışında ıstakoz avlamanın cezasının büyük olduğunu öğrendik; hapis ve tekneye el konulması gibi. Beni en heyecanlandıran ise adını çok duyduğum konk’ları görmekti. O kadar güzel ki renkleri, tablo olabilir fotoğrafları. Özel bir teknik isteyen, kabuğun içinden hayvanın etinin çıkarılışını ve çaktırmadan yukarıda tarifini verdiğim salata yapılışını gördüğüm yerdi burası.

Yengeç (“Spider crab”); Nassau, Bahamalar
Konk (“Conch”); Nassau, Bahamalar
Konk (“Conch”); Nassau, Bahamalar

Hepsi bu kadardı şehir turunda gördüklerimin. Pek doyurucu ve umduğum gibi değildi ama, yapmasam aklım kalırdı. Deniz, güneş, kum en değerli hazineleriymiş meğer!

*

Çok macera- eğlence beklemeyin demiştim, ama iyi bir tatil, dinlence oldu bizim için. Memnuniyet anketimizi de memnuniyetle doldurduk sonuçta. Ve sizlerle de paylaşmak istedim deneyimlerimi; hem ülke hakkında fikir versin, hem de olur ya Kuzey Amerika’da yaşıyorsanız, tatil beldesi olarak aklınızda bulunsun diye. Yok Türkiye’de ya da Türkiye’ye yakın iseniz; bizim Ege'miz var, Akdeniz'imiz var, buraları aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Tabii kışın deniz- güneş- havuz ve biraz değişiklik canınız çekiyor, ve onca yolu ve zahmeti göze alıyorsanız, o başka!

Otelin linkini  buraya bırakıyorum, ilgilenenlere...

*

Bitirmeden önce otelde iken çok hoşuma giden ve fotoğrafını çekmiş olduğum panoyu paylaşayım sizinle. Şöyle yazıyor; “2020. Buradan güzel görünüyor”.  Şaka gibi, değil mi?

Bahamalar’da iken, hatta öncesinde duyuyorduk “Corona virüs” olgularını, ama döndükten sonra iş daha da ciddileşti ve beş hafta sonra Dünya Sağlık örgütü “Covid-19” pandemisini ilan etti. Uzun süredir evlerimizdeyiz. İlk yarısını hemen hemen geride bıraktığımız bu yılın, umarım ikinci perdesi dedikleri gibi olur. Hayal etmeye engel değil ama, öteledik tüm seyahat planlarımızı. Yine de içinizden gezme aşkı hiç eksik olmasın, hep keyifli gezileriniz olsun. Ama şimdilik biraz daha sabır. Sağlıcakla kalmanız dileğiyle...

“Marina Village”; Atlantis Otel, Bahamalar

*

KARAYİPLER ile ilgili diğer yazılarım;
BATI KARAYİPLER TURU yaptığım gemiyi anlattığım;