20 Temmuz, 2020

ALASKA GEMİ TURUNA BAŞLARKEN... HUBBARD BUZULU VE BAŞKENT JUNEAU










Tüm aile bireylerinin sevdiği bir tatil şeklidir, gemi turları. Demirlediğimiz liman ve çevresini değerlendiriz gün boyu; akşamları ise gemide, her yaşa uyan ayrı aktivitelerle geçer zaman.

Bu sefer Alaska’da karar kırmıştık. Ancak denize açılmadan dört gün önce Alaska’ya  gelmiş; iki günü Anchorage, iki günü ise Seward’da değerlendirmiştik. Tek uluslararası havalimanına sahip şehri idi Anchorage, Alaska’nın. Ve de Alaska hakkında ilk izlenimlere sahip olduğum yer; Anchorage müzesini gezmek, “İyi ki yapmışım” dediğim buzul yürüyüşü ve Alaska yemekleri ile tanışma. Bir bakıma “Alaska tarihi, coğrafyası ve kültürüne giriş” olmuştu bu benim için.  Anchorage’dan sonra ise keyifli bir tren yolculuğu ile varmıştık Seward’a; Alaska’da doğanın, en çok da denizdeki doğanın bir kısmını görme fırsatı veren Seward’a… Ve paylaşmıştım bunları sizlerle...

Seward, aynı zamanda gemi turuna başlayacağımız yerdi. “Alaska” gemi turu diyorum ama, aslında “Güneydoğu Alaska”ydı  gemiyle gezeceğimiz, göreceğimiz yerler.

Seyahat öncesi  Dünya haritası üzerindeki yerini kabaca bilsem de Alaska’nın, bölgeleri ve Güneydoğu Alaska hakkında hiç fikrim yokmuş! Uzaktan bakıldığında haritalarda dikkati çekmeyen, ancak bu tur vesilesi ile yakından inceleyince fark ettiğim bir bölge. Büyük ana karadan, güneye uzanan bir kıyı şeridi Güneydoğu Alaska, doğusu Kanada’nın “British Columbia” (Britanya Kolumbiyası) eyaleti.

Güneydoğu Alaska; "Google earth" iş birliği ile

Ve bu kıyı şeridinde kuzeyden başlayıp, güneye doğru yol alacağız. Yedi gün sürecek yolculukta, dört ayrı limanda demirleyip, bu limanların bulunduğu yerleşimler ve çevresini değerlendireceğiz.

*

Seward’dan akşam saatlerinde  hareket edecek gemimiz. İki geceyi denizde geçirdikten sonra Alaska’nın başkenti Juneau’ya varacak. Ancak, gezinin unutulmazlarından biri olan Hubbard Buzulu’nu göreceğiz bir gün öncesinde.

Buyurun; önce Hubbard Buzulu, sonra Alaska’nın başkenti Juneau’yu takdimimdir.


HUBBARD BUZULU

Gemi ile Güneydoğu Alaska gezimizin ilk günü. Tamamen denizde geçen bir gün. Liman yok! Gemiden inmek yok! Ama, Kuzey Amerika’nın en büyük buzullarından birini görmek var programda; Hubbard buzulu.

Şöyle bir görüp geçeceğimizi zannediyordum ama, öylesine ve “şöyle bir” görüp geçmek değildi bu! Kaptanımız olabildiğince yakınına yanaştı; dört saat boyunca orada kalarak bizleri bilgilendirdi; bu muhteşem yapıyı doya doya seyretmemizi, sıkça kükreyerek patlamasına ve denize şelale gibi akmasına şahitlik etmemizi sağladı.

Adı, 1890’da verilmiş bu buzulun; “National Geographic” Derneğinin kurucusu ve ilk başkanı Gardiner Hubbard’ın ismi bu. Kuzey Amerika’nın en büyük “tidewater” buzulu olduğunu okumuş, fakat bir türlü anlamlandıramamıştım. Zira “tidewater” “gelgit suyu” demek; “Nasıl yani?” diye düşünürken, açıklama kaptanımızdan geldi; denizde kıyısı olan buzullara verilen admış bu. Evet; Alaska Körfezinde 10 km.lik bir kıyıya sahip Hubbard Buzulu, deniz kıyısındaki yüksekliği 100 metre. Doğu Alaska ve Kanada’nın Yukon bölgesinde yer almakta tamamı; tam 122 km uzunluğunda, ve dört yüz yaşında. Eriyen bir çok buzulun aksine, 1895’ten beri kalınlaşmakta ve Alaska Körfezi’ne doğru ilerlemekte, hem de her yıl yaklaşık 25 metre…

Ne uzak fotoğraflar, ne yakın olanlar; bir türlü yansıtmıyor bu doğa harikasını. Ama yine de paylaşıyorum sizlerle; 360 derecelik görüntü, parıldayan ve iliklerinizi ısıtan güneş, solunan o tertemiz hava eksik olsa da…

Hubbard Buzulu’na yaklaşırken; Alaska Körfezi, Alaska
Hubbard Buzulu (panoramik); Alaska Körfezi, Alaska
Hubbard Buzulu; Alaska Körfezi, Alaska
Hubbard Buzulu; Alaska Körfezi, Alaska
Hubbard Buzulu; Alaska Körfezi, Alaska
Hubbard Buzulu’ndan uzaklaşırken; Alaska Körfezi, Alaska



JUNEAU

Bir başkent düşünün, karadan ulaşım olmayan; sadece deniz uçaklarının geldiği, teknelerin ya da cruise” gemilerinin uğradığı. Juneau burası; Alaska’nın başkenti. Buradaki tur rehberimizin deyimi ile, elli eyaletli ABD’de, “En güzel ellinci başkent !”. Bana göre bir rehber, bu haksızlığı etmemeli yaşadığı, ekmeğini yediği şehre; hele hele “ele güne karşı”! Zaten şehirlerde değil Alaska’da hayat; doğada. Buraya da o gözle bakmak lazım. Bir başkent olması gerekiyormuş, burası olmuş.

Evet. Ekonomik nedenlerle satmış Ruslar Alaska’yı ama, kısmet işte, altın bulunmuş sonradan. Joe Juneau ve Richard Harris, ilk altını bulanlar burada, 1880 yılında; şehir de o zaman kurulmuş zaten. Aslında başkent olarak tasarlanmamış ama, eski başkent Sikka’da balina avcılığı ve kürk ticareti önemini yitirince; farklı bir arayış ile yıldızı yeni parlamış olan Juneau’ya nasib olmuş bu işlev, 1906 yılında.

Şu anda nüfusu 32 bin Juneau’nun, Alaska’nın en kalabalık üçüncü şehri. Öyle çirkin falan da değil bence; ama bir şey yok işte! Eteğine kurulmuş olduğu Roberts dağı ise yemyeşil. Hemen denizin kıyısındasın, arkan yemyeşil dağ, daha ne istiyorsun? Zaten bahsi geçen rehberin deyimi ile “Alaska’da şehirden kaçmak kolay; köşeyi dön, köprüyü geç, vahşi doğadasın”. Şehirde ne yapacaksın ki?

Roberts Dağı eteğindeki Juneau, Alaska
Juneau, Alaska

*

Gün boyu kalacaktı gemimiz Juneau’da. Aile bireyleri farklı etkinliler tercih etse de, benim planlarım arasında eski yöntem Altın arama, Izgara somon ziyafeti ve Roberts dağı’na çıkmak vardı.


Altın Arama ve Izgara Somon

Juneau’da ilk yaptığım aktivite idi, eski yöntem altın arama; “Gold panning” deniyor İngilizcede, “Tasla altın arama” bu. Gittiğimiz yerin adı da “Altın Deresi” (“Gold Creek”). Neredeyse otuz yıl olacak, California’da denemişliğim vardı bu tasla altın arama işini, ama neyi nasıl ve niçin yaptığımın pek farkında değildim o zaman. Bu sefer  eski günleri de yad ederek, ne olduğunu anlamaktı amacım.

Ağır bir madenmiş altın, bulunduğu ortamda dibe çökermiş... Ve bu derede de kumların arasında vardı altın, yıllar içinde ne kadar kaldıysa artık!

Rehberimiz önderliğinde başladık altın arama işine: Dere tabanındaki kumu biraz suyla beraber paslı demir kaselere alıyorsunuz. İleri geri hafif hafif çalkalıyorsunuz. Amaç, zaten ağır olan altını en dibe çöktürmek. “Neden paslı demir kase?” derseniz, paslı demire daha iyi tutunurmuş altın! Sonra, üstteki suyu ve toprağın bir kısmını atıyorsunuz. İçine tekrar su doldurup aynı işlemi birkaç kez tekrar ediyorsunuz, ta ki toprağın tamamını bitirene kadar... En sonunda dipteki altını görüyorsunuz.

Evet, aynen öyle yaptık. Ve de boş yok! Gruptaki herkes “eser” miktarda da olsa, altın sahibi oldu. Ne yapalım, büyük parçalar yıllaaar önce bitmişti! Hatıra niteliğindeki altın zerreciklerimizi, bir damlalık yoluyla toplayıp, minik tüplerimize aktardık, attık ceplerimize.

Altın Deresi, Juneau, Alaska
Altın aramada kullanılan paslı- demir kase;
Juneau, Alaska
Altın bulduğumun resmidir; Juneau, Alaska
Altıncıklarım; Juneau, Alaska


Evet, çocukça bir şeydi belki ama, merakımı gidermiştim; hem de Alaska’da “Altına hücum” döneminin başladığı bu yerde. Açık havada ızgara somon ziyafeti vardı peşine. Altın Deresi’nin başka bir tarafına gittik bu sefer. Adı da üzerinde, “Salmon Bake” (Somon Izgara) idi gittiğimiz yerin adı.

“Salmon Bake” (Somon Izgara); Juneau, Alaska

Dere kıyısında yeşillik bir alan. Girişte yanan kocaman bir ızgara ve kızılağaç odununun ateşinde pişen somonlar. Ortada masalar ve banklar, ayrıca açık büfe yemekler, ve bir kenarda canlı  “country music”. Büfede yöreye ait diğer yemekler; tavuk, elma dilim patates, mısır ekmeği, kamp ateşinde pişmiş kuru fasulye, yabani pirinç pilavı, kuskus, turşu, somonlu sezar salata, tatlı olarak yaban mersinli kek, ve ayrıca limonata. Hem öğle yemeğimi yemiş, hem de buralarda ne yenir, ne içilir biraz daha fikir sahibi olmuştum.

“Somon Izgara”, Juneau, Alaska
Odunlar (kızılağaç), “Somon Izgara”, Juneau, Alaska
Bir Alaska menüsü (Somon ızgara ve büfeden
birkaç çeşit yiyecek); Juneau, Alaska


Roberts Dağı ve sundukları

Altın arama ve somon ziyafeti bitmişti. Epeyce de zamanım vardı. Juneau’nun eteğine kurulmuş olduğu dağa, Roberts Dağı’na çıkmak  ve onun sunduklarını değerlendirmek vardı sırada. Geminin demirlediği yere yakın teleferikler var bu iş için;  550 metre yüksekliğe çıkarıyor sizi dağda ve görülebilecek çok şey vaad ediyor.

Bir kere Juneau’yu ve çevresini kuşbakışı gören bir manzara, yemyeşil bir ortam ve tertemiz bir hava.

Roberts Dağı’ndan manzara, Juneau, Alaska

*

“Lady Baltimore” ile tanışmak varmış kısmette. Bu bölgede endemik kuş türü, kel kartallar. İngilizce adı “bald eagle”; Türkçeye çevrilince “kel kartal”oluyor ama, kel değil. Gövdesi siyah olduğu halde başındaki tüyler ve kuyruğu beyaz olduğu için böyle bir ad almış. Büyükçe bir kuş; dişileri daha büyük olmak üzere, kanat genişliği  180-240 cm olurmuş. Kafanızda canlandırmaya çalışıyorsunuz belki ama aslında tanıyorsunuz; ABD’nin simgesi olan kartal bu, aşağıda resmini görünce hemen hatırlayacaksınız.

Yaralı ve uçamayan bir tanesi burada alıkonulmuş; işte “Lady Baltimore” o. Ateşli silah yaralanması! Kanadı sakat, sol gözü görmüyor; derinlik hissi olmadığı için avlanamıyor, kendi yiyeceğini temin edemiyor. Yazları Robert’s Dağı’nda… Bir “eğitim elçisi” olduğu bildiriliyor; demir parmaklıklar arkasında hem ziyaretçileri karşılıyor, hem de söylendiği üzere bakımı yapılıyormuş.


Lady Baltimore ("Bald eagle"- Kel kartal), 
Roberts dağı; Juneau, Alaska

ABD’nin de simgesi olan Kel kartal (fotoğraftan
fotoğraf), Roberts dağı; Juneau, Alaska

*

Bahsetmiştim daha önceki paylaşımlarımda; on bir farklı kültür yaşamış Alaska’da. “Tlingit”ler, Güneydoğu Alaska’da yaşayan yerliler. Tlingit halkını kendi ağızlarından anlatan on beş dakikalık bir film gösteriliyor belli aralıklarla, buradaki küçük bir sinema salonunda.  Alaska Yerlileri Derneği (“Native Alaskan Corporation”) tarafından hazırlanmış ödüllü bir film bu; “Seeing Daylight” adı, “Gün Işığını Görmek” yani.

Geyikler. Kazlar. Ayılar. Balıklar… Yabani sebzeler, meyveler… Doğayla bir denge tutturmuş, yaşıyorduk... Şarkı söylüyor, dans ediyorduk. Ağaç direklerini kazıyorduk. Önemli olayları kaydetmek; gelecek nesillere,  çocuklarımıza, torunlarımıza hikayelerimizi aktarmaktı amacımız... İki kabilemiz vardı; Kartal ve Kuzgun. Bu iki kabile birbirleri ile evlenirdi. Böyle tutturuyorduk dengeyi... Ve biz, bir denge içinde yaşarken, Ruslar geldi. Kürk için. Onlara karşı durduk durmasına ama, getirdikleri ve bağışık olmadığımız bulaşıcı hastalıklar ile öldü çoğumuz… Yüz yıl sonra gittiler. Bu sefer de Amerikalılar geldi. Altın için... Daha beterdiler Ruslardan. Adeta çıldırmışlardı. Altın için… Misyonerler, öğretmenler, valiler geldi... Totem direklerimiz yanlış anlaşıldı. Yakıldı. Yıkıldı…” diyorlardı.

Onların dillerini konuşamıyorduk. Kendimizi ifade edemiyorduk. Önce evde tuttuk çocuklarımızı… Sonra dillerini öğrenmeli, onlar gibi düşünmeliyiz dedik… Bizi tanımalarını ve saymalarını sağladık...” diye devam ediyordu belgesel, ve “Toprağımızdır, bizim için gün ışığını görmek”  diye bitiyordu.

İki kere izledim. Çok istedim, bulup da bir linkini bırakayım buraya, ama olmadı. Benim aklımda kalanlara yetineceksiniz; o anlatan barışcıl ses ve içinize işleyen görüntüler ve vurgular olmasa da…

Evet, bu vesile ile merak ettiğim ve araştırdığım bir konu oldu Alaska’da yerli hakları.

ABD’nin 1867’de Alaska’yı  satın almasından sonra, yerlilerin hak, iddia ve istekleri duyulmamış, anlaşmazlıklar yüz yıl boyunca süregitmiş. Arazi kullanımı, yazılı olmayan yasalarla geleneksel olarak yapılıyormuş, ve anladığım kadarıyla, topraklarından edilen yerliler, rezervasyon denilen toplama kamplarında kalıyorlarmış.

Alaska Yerli Talepleri Çözümleme Yasası (ANSCA; Alaska Native Claims Settlement Act), ancak 1971’de yürürlüğe girebilmiş. Bu yasa ile, Alaska yerlilerinin uzun yıllardır devam eden toprak sorunlarını çözüme ulaştırmak, bölgedeki ekonomik kalkınmayı teşvik etmek amaçlanmış ve toprak mülkiyeti yasal olarak halledilmiş.

1970’li yıllar Alaska yerlilerinin diriliş, dil ve kültürlerine sahip çıkış yılları olmuş, sonuçta. Okullarda okutulması yasak diller, bu yıllarda eğitim programına alınmış. Yerli toplama kampları kaldırılmış. Yerlilerin rahat nefes almaları sağlanmış... 

Anladım ki ancak ondan sonra bu belgeseli yapabilmiş ve o nedenle demişlerdi “Toprağımızdır, bizim için gün ışığını görmek”.

Direk filmi özetleyerek ve merakımı paylaşarak başladım konuya ama, film salonunda bizi karşılayan bir kadın vardı; Katherine Hope. Yerli motiflerini içeren yeleği ile orta yaşı çoktan aşmış, anne tarafından Tlingit olduğunu vurgulayan ve on yıldır burada gönüllü çalışan Katherine Hope. “Kültürel vasi” ve “ev sahibi” olarak nitelendiriliyordu. Film başlamadan önce kendisini tanıttı. Ellerimize tutuşturduğu küçük bir kağıtta yazılı bazı Tlingit sözcüklerini okuttu biz izleyicilere, yıllarca kullanamamanın acısını çıkartmak istercesine  ve gururla. Ve ilk sözcüklerin karşılığı ilginçti bence; “Be brave”, “Cesur ol!”

Bazı “Tlingit” sözcükleri
“Tlingit” rehber (Katherine Hope) ile,
Mount Roberts; Juneau, Alaska

*

Sinema salonu dışında, restoran, hediyelik eşya dükkanları ve yerli kültürüne ait eserleri görmek mümkündü, Roberts dağı’ndaki bu kapalı alanda.

Yerli motifleri ve el dokuması- Chilkat battaniyesi
(fotoğraftan), Roberts Dağı; Juneau, Alaska

*

Bir de malum, çok çeşitli ayılara ev sahipliği yapmakta Alaska. Yine burada, bu ayı türlerini ve boyutlarını karşılaştıran poster de epey eğlenceli oldu benim için!

Alaska’daki ayı türleri ve boyları, 
Roberts Dağı; Juneau, Alaska
Alaska’daki ayı türleri ve boyları (özçekim),
Roberts Dağı; Juneau, Alaska

*

Evet; teleferikten iner inmez içine düştüğüm, geri dönmeden önce havasını tekrar solumak istediğim muhteşem bir orman ve yürüyüş yolları

Ormanın, içinde bulunduğum tarafındaki ağaç gövdeleri önce yere paralel gidiyor, sonra göğe yükseliyor, bu da kendine özgü bir estetik sunuyordu.

Roberts Dağı, Juneau, Alaska

 Çok da severim yürümeyi, hele böyle güzel bir ortamda… Ama biraz gittim, bir tabela çıkmaz mı karşıma: “Bu noktadan sonra ayı ile karşılaşabilirsiniz!”. Benim için yeterince caydırıcı idi! Her ne kadar başka bir tabelada, ayı ile karşılaşma durumunda yapılacaklar uzun uzun anlatılmış olsa da, kısmet değilmiş!

İngilizce okumayı düşünenler, üşenmeyenler ve ayılı bir ortamı ziyaret etmek isteyip de dersini şimdiden çalışmak isteyenler için; “Ayıyla karşılaşınca yapılacaklar” tabelası ve listesi aşağıda, hediyemdir.

Tabela; “Ayı ile karşılaşınca yapılacaklar”; 
Roberts dağı, Juneau, Alaska


*

Tüm günü geçirdiğimiz Juneau’da ben zamanımı eski yöntem Altın arama, Izgara somon ziyafeti ve Roberts dağı ve sundukları ile değerlendirmiştim.

 Başka alternatifler de vardı tabii ki. Öncelikle ve özellikle Mendenhall Buzulu, ve buzulun erimesi ile oluşan kristal berraklığındaki Mendenhall gölü çok methediliyordu. Buzul hakkımı Anchorage’da kullanmış olduğumu düşündüğümden, hiç listeme almamıştım burayı. Kızak köpekleriyle gezmek de alternatifler arasında, daha önce olduğu gibi. Seçiminiz; ilginize, zamanınıza, daha önce yapmadıklarınız ve birkaç gün içinde benzerini yapmayı planlamadıklarınıza göre değişir.

*

Akşam saatlerinde demir alacağız Juneau’dan; üç ayrı limanda demirleyeceğiz peş peşe, üç ayrı gün.  Skagway’de Alaska’da Altına Hücum döneminden kalma nostaljik trenle Kanada’nın Yukon topraklarına doğru ilerleyecek, “Icy Strait Point”de balinaların peşine düşüp, ardından müthiş bir orman gezisi yapacağız. Sonrasında ise Alaska’nın ilk şehri olarak nitelendirilen Ketchikan’a varacağız. Eminim pek bir şey ifade etmiyor bu yer adları size. Benim için de bir şey ifade etmiyordu ilk okuduğumda, hatta aklımda dahi kalmıyordu; ama şimdi hafızamda iyice kazılı bu yerler, her biri kendine özgü özellikleriyle. Paylaşacağım sizlerle de. Skagway’de buluşmak, zamanının mühendislik harikası demiryollarında nostaljik buharlı trenle Altına Hücum yolculuğu yapmak üzere, şimdilik hoşçakalın. 

*

Bundan önceki Alaska yazılarım sırasıyla;

1- ALASKA YOLCUSU KALMASIN; İLK DURAĞIMIZ ANCHORAGE için, lütfen tıklayın

2- ALASKA; ANCHORAGE’DAN SEWARD’A için lütfen tıklayın

Bundan sonraki Alaska yazılarım sırasıyla;

4- ALASKA’DA ALTINA HÜCUM; SKAGWAY’DEN YUKON TOPRAKLARINA için lütfen tıklayın

5- “ICY STRAIT POINT”; ALASKA’DA DOĞANIN PEŞİNDE için lütfen tıklayın


6 yorum:

  1. Şahane yazmışsınız yine... Kaleminize sağlık, Hubbard buzulu ne kadar etkileyici... Altın çıkarma işi de hoş olmuş, ne kadar güzel bir gezi olmuş. Sağolun paylaştığınız için, sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ediyorum Gaye'cim; hem okuduğun, hem bu güzel yorumun için. Beğenmene çok sevindim. Ben de en iyi dileklerimi, selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Sevgiyle kal :)

      Sil
  2. Gezi tarihleri ücretler konusunda beni bilgilendirirseniz sevinirim diger geziler konusunda da mail atabilirsiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar, kimliğiniz ve mail adresiniz gözükmüyor; buradan yanıtlayayım. Bu, üç yıl önce yapılmış bir geziydi.Pandemi nedeniyle şu günlerde gemi turları yapılmıyor diye biliyorum. Royal Caribbean International şirketi ile gitmiştik, şirketin resmi sitesinden (https://www.royalcaribbean.com) güncellenen bilgileri, tur tarihlerini (yaz aylarında oluyor) ve fiyat bilgisini alabilirsiniz. Fiyat bilgisine, bir o kadar da günlük gezileri eklemek lazım. Ayrıca tek yön bir tur. Tur, ABD-Seattle veya Kanada-Vancouver'dan başlıyor, Alaska'da sonlanıyor; ya da Alaska'dan başlayıp bu şehirlerde bitiyor. Bunu da gözönünde bulundurmakta fayda var. Alaska gezi turu ile ilgili iki yazım daha var; bunlarda geziyi planlama ile ilgili bilgiler de yer alıyor, umarım ön fikir verir (bu yazının sonunda linkleri var, ya da Tüm yayınlar içinde bulabilirsiniz). Umarım herşey önümüzdeki yıl normalize olur, ve herkes sağlıklı günlerde, sağlıklı geziler yapabilir. En iyi dileklerimle...

      Sil
  3. Oraları yaşattınız adeta. Anlatımınız çok güzel. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler Özlem Hanım, çok naziksiniz. Sadece okumakla kalmayıp, yorum yazdığınız için de. Beğenmenize sevindim. İlginizi çekerse, bu gezinin başlangıcı niteliğindeki iki ayrı Alaska yazımın linkleri, bu yazının sonunda, ya da "Tüm Yayınlar" başlığı altında. En iyi dileklerimi gönderiyorum size. Sevgiyle kalın...

      Sil