Tüm aile bireylerinin sevdiği bir tatil şeklidir, gemi turları. Demirlediğimiz liman ve çevresini değerlendiriz gün boyu; akşamları ise gemide, her yaşa uyan ayrı aktivitelerle geçer zaman.
Bu sefer
Alaska’da karar kırmıştık. Ancak denize açılmadan dört gün önce
Alaska’ya gelmiş; iki günü Anchorage, iki günü ise Seward’da değerlendirmiştik.
Tek uluslararası havalimanına sahip şehri idi Anchorage, Alaska’nın. Ve de Alaska
hakkında ilk izlenimlere sahip olduğum yer; Anchorage müzesini
gezmek, “İyi ki yapmışım” dediğim buzul yürüyüşü ve Alaska yemekleri ile tanışma. Bir
bakıma “Alaska tarihi, coğrafyası ve kültürüne giriş” olmuştu bu
benim için. Anchorage’dan sonra ise keyifli bir tren yolculuğu ile varmıştık Seward’a; Alaska’da doğanın, en çok da denizdeki doğanın bir kısmını görme fırsatı
veren Seward’a… Ve paylaşmıştım bunları sizlerle...
Seward,
aynı zamanda gemi turuna başlayacağımız yerdi. “Alaska” gemi turu diyorum
ama, aslında “Güneydoğu Alaska”ydı
gemiyle gezeceğimiz, göreceğimiz yerler.
Seyahat öncesi Dünya haritası üzerindeki yerini kabaca
bilsem de Alaska’nın, bölgeleri ve Güneydoğu Alaska hakkında hiç fikrim
yokmuş! Uzaktan bakıldığında haritalarda dikkati çekmeyen, ancak bu tur
vesilesi ile yakından inceleyince fark ettiğim bir bölge. Büyük ana karadan,
güneye uzanan bir kıyı şeridi Güneydoğu Alaska, doğusu Kanada’nın “British
Columbia” (Britanya Kolumbiyası) eyaleti.
![]() |
Güneydoğu Alaska; "Google earth" iş birliği ile
|
Ve bu kıyı şeridinde kuzeyden
başlayıp, güneye doğru yol alacağız. Yedi gün sürecek yolculukta, dört ayrı limanda demirleyip, bu limanların
bulunduğu yerleşimler ve çevresini değerlendireceğiz.
*
Seward’dan akşam saatlerinde hareket edecek gemimiz. İki geceyi denizde
geçirdikten sonra Alaska’nın başkenti
Juneau’ya varacak. Ancak, gezinin
unutulmazlarından biri olan Hubbard Buzulu’nu göreceğiz bir gün öncesinde.
Buyurun; önce Hubbard Buzulu, sonra Alaska’nın başkenti Juneau’yu takdimimdir.
HUBBARD BUZULU
Gemi ile Güneydoğu Alaska gezimizin
ilk günü. Tamamen denizde geçen bir gün.
Liman yok! Gemiden inmek yok! Ama, Kuzey Amerika’nın en büyük buzullarından
birini görmek var programda; Hubbard
buzulu.
Şöyle
bir görüp geçeceğimizi zannediyordum ama, öylesine ve “şöyle bir” görüp geçmek değildi bu! Kaptanımız
olabildiğince yakınına yanaştı; dört
saat boyunca orada kalarak bizleri bilgilendirdi; bu
muhteşem yapıyı doya doya seyretmemizi, sıkça kükreyerek patlamasına ve denize
şelale gibi akmasına şahitlik etmemizi sağladı.
Adı, 1890’da verilmiş bu buzulun; “National
Geographic” Derneğinin kurucusu ve ilk başkanı Gardiner Hubbard’ın ismi bu. Kuzey
Amerika’nın en büyük “tidewater” buzulu olduğunu okumuş, fakat bir türlü anlamlandıramamıştım.
Zira “tidewater” “gelgit suyu” demek; “Nasıl yani?” diye düşünürken, açıklama
kaptanımızdan geldi; denizde kıyısı olan
buzullara verilen admış bu. Evet; Alaska Körfezinde 10 km.lik bir kıyıya sahip
Hubbard Buzulu, deniz kıyısındaki yüksekliği 100 metre. Doğu Alaska ve
Kanada’nın Yukon bölgesinde yer almakta tamamı; tam 122 km uzunluğunda, ve dört
yüz yaşında. Eriyen bir çok buzulun aksine, 1895’ten beri kalınlaşmakta
ve Alaska Körfezi’ne doğru ilerlemekte, hem de her yıl yaklaşık 25 metre…
Ne
uzak fotoğraflar, ne yakın olanlar; bir türlü yansıtmıyor bu doğa
harikasını. Ama yine de paylaşıyorum sizlerle; 360 derecelik görüntü,
parıldayan ve iliklerinizi ısıtan güneş, solunan o tertemiz hava eksik olsa da…
Hubbard Buzulu’na yaklaşırken; Alaska Körfezi, Alaska
|
Hubbard Buzulu (panoramik); Alaska Körfezi, Alaska
|
Hubbard Buzulu; Alaska Körfezi, Alaska
|
Hubbard Buzulu; Alaska Körfezi, Alaska
|
Hubbard Buzulu; Alaska Körfezi, Alaska
|
Hubbard Buzulu’ndan uzaklaşırken; Alaska Körfezi, Alaska
|
JUNEAU
Bir başkent düşünün, karadan ulaşım olmayan; sadece deniz uçaklarının geldiği, teknelerin
ya da “cruise” gemilerinin
uğradığı. Juneau burası; Alaska’nın başkenti. Buradaki tur
rehberimizin deyimi ile, elli eyaletli ABD’de, “En güzel ellinci başkent !”. Bana göre bir rehber, bu haksızlığı
etmemeli yaşadığı, ekmeğini yediği şehre; hele hele “ele güne karşı”! Zaten şehirlerde değil Alaska’da hayat; doğada. Buraya
da o gözle bakmak lazım. Bir başkent olması gerekiyormuş, burası olmuş.
Evet. Ekonomik nedenlerle satmış Ruslar Alaska’yı ama, kısmet işte, altın
bulunmuş sonradan. Joe Juneau ve Richard Harris, ilk altını bulanlar burada, 1880 yılında; şehir de o zaman kurulmuş zaten. Aslında başkent
olarak tasarlanmamış ama, eski başkent Sikka’da balina avcılığı ve kürk
ticareti önemini yitirince; farklı bir arayış ile yıldızı yeni parlamış olan Juneau’ya nasib olmuş bu işlev, 1906
yılında.
Şu anda nüfusu 32 bin Juneau’nun, Alaska’nın
en kalabalık üçüncü şehri. Öyle çirkin falan da değil bence; ama bir şey
yok işte! Eteğine kurulmuş olduğu Roberts dağı ise yemyeşil. Hemen denizin kıyısındasın, arkan yemyeşil
dağ, daha ne istiyorsun? Zaten bahsi geçen rehberin deyimi ile “Alaska’da şehirden kaçmak kolay; köşeyi
dön, köprüyü geç, vahşi doğadasın”. Şehirde ne yapacaksın ki?
Roberts Dağı eteğindeki Juneau, Alaska
|
Juneau, Alaska
|
*
Gün boyu kalacaktı gemimiz Juneau’da.
Aile bireyleri farklı etkinliler tercih etse de, benim planlarım arasında eski
yöntem Altın arama, Izgara somon ziyafeti ve Roberts dağı’na çıkmak vardı.
Altın Arama ve Izgara Somon
Juneau’da ilk yaptığım aktivite idi,
eski yöntem altın arama; “Gold panning” deniyor
İngilizcede, “Tasla altın arama” bu.
Gittiğimiz yerin adı da “Altın Deresi”
(“Gold Creek”). Neredeyse otuz yıl olacak, California’da denemişliğim vardı bu
tasla altın arama işini, ama neyi nasıl ve niçin yaptığımın pek farkında
değildim o zaman. Bu sefer eski günleri
de yad ederek, ne olduğunu anlamaktı amacım.
Ağır bir madenmiş altın, bulunduğu ortamda dibe
çökermiş... Ve bu derede de kumların arasında vardı altın, yıllar içinde ne
kadar kaldıysa artık!
Rehberimiz önderliğinde başladık
altın arama işine: Dere tabanındaki kumu biraz suyla beraber paslı demir
kaselere alıyorsunuz. İleri geri hafif hafif çalkalıyorsunuz. Amaç, zaten ağır
olan altını en dibe çöktürmek. “Neden paslı demir kase?” derseniz, paslı demire
daha iyi tutunurmuş altın! Sonra, üstteki suyu ve toprağın bir kısmını
atıyorsunuz. İçine tekrar su doldurup aynı işlemi birkaç kez tekrar
ediyorsunuz, ta ki toprağın tamamını bitirene kadar... En sonunda dipteki
altını görüyorsunuz.
Evet, aynen öyle yaptık. Ve de boş
yok! Gruptaki herkes “eser” miktarda da olsa, altın sahibi oldu. Ne yapalım,
büyük parçalar yıllaaar önce bitmişti! Hatıra niteliğindeki altın
zerreciklerimizi, bir damlalık yoluyla toplayıp, minik tüplerimize aktardık,
attık ceplerimize.
Altın Deresi, Juneau, Alaska |
Altın aramada kullanılan paslı- demir kase; Juneau, Alaska |
![]() |
Altın bulduğumun resmidir; Juneau, Alaska |
Altıncıklarım; Juneau, Alaska |
Evet, çocukça bir şeydi belki ama,
merakımı gidermiştim; hem de Alaska’da “Altına
hücum” döneminin başladığı bu yerde. Açık havada ızgara somon ziyafeti
vardı peşine. Altın Deresi’nin başka bir tarafına gittik bu sefer. Adı da
üzerinde, “Salmon Bake” (Somon Izgara) idi gittiğimiz yerin adı.
“Salmon Bake” (Somon Izgara); Juneau, Alaska
|
Dere kıyısında yeşillik bir alan.
Girişte yanan kocaman bir ızgara ve kızılağaç odununun ateşinde pişen somonlar.
Ortada masalar ve banklar, ayrıca açık büfe yemekler, ve bir kenarda canlı “country music”. Büfede yöreye ait diğer
yemekler; tavuk, elma dilim patates, mısır ekmeği, kamp ateşinde pişmiş
kuru fasulye, yabani pirinç pilavı, kuskus, turşu, somonlu sezar salata, tatlı
olarak yaban mersinli kek, ve ayrıca limonata. Hem öğle yemeğimi
yemiş, hem de buralarda ne yenir, ne içilir biraz daha fikir sahibi olmuştum.
“Somon Izgara”, Juneau, Alaska |
Odunlar (kızılağaç), “Somon Izgara”, Juneau, Alaska |
Bir Alaska menüsü (Somon ızgara ve büfeden birkaç çeşit yiyecek); Juneau, Alaska |
Roberts Dağı ve sundukları
Altın arama ve somon ziyafeti
bitmişti. Epeyce de zamanım vardı. Juneau’nun eteğine kurulmuş olduğu dağa, Roberts Dağı’na çıkmak ve onun sunduklarını değerlendirmek vardı sırada. Geminin demirlediği yere
yakın teleferikler var bu iş için; 550
metre yüksekliğe çıkarıyor sizi dağda ve görülebilecek çok şey vaad ediyor.
Bir kere Juneau’yu ve çevresini
kuşbakışı gören bir manzara, yemyeşil bir ortam ve tertemiz bir hava.
Roberts Dağı’ndan manzara, Juneau, Alaska
|
*
“Lady Baltimore” ile tanışmak varmış
kısmette. Bu bölgede endemik kuş türü, kel kartallar. İngilizce adı “bald eagle”; Türkçeye çevrilince “kel kartal”oluyor ama, kel değil.
Gövdesi siyah olduğu halde başındaki tüyler ve kuyruğu beyaz olduğu için böyle
bir ad almış. Büyükçe bir kuş; dişileri daha büyük olmak üzere, kanat
genişliği 180-240 cm olurmuş. Kafanızda
canlandırmaya çalışıyorsunuz belki ama aslında tanıyorsunuz; ABD’nin simgesi
olan kartal bu, aşağıda resmini görünce hemen hatırlayacaksınız.
Yaralı ve uçamayan bir tanesi burada
alıkonulmuş; işte “Lady Baltimore” o. Ateşli silah yaralanması! Kanadı sakat,
sol gözü görmüyor; derinlik hissi olmadığı için avlanamıyor, kendi yiyeceğini
temin edemiyor. Yazları Robert’s Dağı’nda… Bir “eğitim elçisi” olduğu bildiriliyor;
demir parmaklıklar arkasında hem ziyaretçileri karşılıyor, hem de söylendiği üzere
bakımı yapılıyormuş.
Lady Baltimore ("Bald eagle"- Kel kartal), Roberts dağı; Juneau, Alaska |
ABD’nin de simgesi olan Kel kartal (fotoğraftan fotoğraf), Roberts dağı; Juneau, Alaska |
*
Bahsetmiştim daha önceki
paylaşımlarımda; on bir farklı kültür yaşamış Alaska’da. “Tlingit”ler,
Güneydoğu Alaska’da yaşayan yerliler. Tlingit halkını kendi ağızlarından
anlatan on beş dakikalık bir film gösteriliyor belli aralıklarla, buradaki
küçük bir sinema salonunda. Alaska
Yerlileri Derneği (“Native Alaskan Corporation”) tarafından hazırlanmış
ödüllü bir film bu; “Seeing Daylight” adı, “Gün Işığını Görmek” yani.
“Geyikler. Kazlar. Ayılar. Balıklar…
Yabani sebzeler, meyveler… Doğayla bir denge tutturmuş, yaşıyorduk... Şarkı
söylüyor, dans ediyorduk. Ağaç direklerini kazıyorduk. Önemli olayları
kaydetmek; gelecek nesillere, çocuklarımıza, torunlarımıza hikayelerimizi aktarmaktı
amacımız... İki kabilemiz vardı; Kartal ve Kuzgun. Bu iki kabile birbirleri ile
evlenirdi. Böyle tutturuyorduk dengeyi... Ve biz, bir denge içinde yaşarken,
Ruslar geldi. Kürk için. Onlara karşı durduk durmasına ama, getirdikleri ve
bağışık olmadığımız bulaşıcı hastalıklar ile öldü çoğumuz… Yüz yıl sonra
gittiler. Bu sefer de Amerikalılar geldi. Altın için... Daha beterdiler
Ruslardan. Adeta çıldırmışlardı. Altın için… Misyonerler, öğretmenler, valiler
geldi... Totem direklerimiz yanlış anlaşıldı. Yakıldı. Yıkıldı…” diyorlardı.
“Onların dillerini konuşamıyorduk.
Kendimizi ifade edemiyorduk. Önce evde tuttuk çocuklarımızı… Sonra dillerini
öğrenmeli, onlar gibi düşünmeliyiz dedik… Bizi tanımalarını ve saymalarını
sağladık...” diye devam ediyordu belgesel, ve “Toprağımızdır, bizim için
gün ışığını görmek” diye bitiyordu.
İki kere izledim. Çok istedim, bulup
da bir linkini bırakayım buraya, ama olmadı. Benim aklımda kalanlara
yetineceksiniz; o anlatan barışcıl ses ve içinize işleyen görüntüler ve
vurgular olmasa da…
Evet, bu vesile ile merak ettiğim ve
araştırdığım bir konu oldu Alaska’da yerli hakları.
ABD’nin 1867’de Alaska’yı satın almasından sonra, yerlilerin hak, iddia
ve istekleri duyulmamış, anlaşmazlıklar yüz yıl boyunca süregitmiş. Arazi
kullanımı, yazılı olmayan yasalarla geleneksel olarak yapılıyormuş, ve
anladığım kadarıyla, topraklarından edilen yerliler, rezervasyon denilen
toplama kamplarında kalıyorlarmış.
Alaska Yerli Talepleri Çözümleme
Yasası (ANSCA;
Alaska Native Claims Settlement Act), ancak 1971’de yürürlüğe girebilmiş.
Bu yasa ile, Alaska yerlilerinin uzun yıllardır devam eden toprak sorunlarını
çözüme ulaştırmak, bölgedeki ekonomik kalkınmayı teşvik etmek amaçlanmış ve
toprak mülkiyeti yasal olarak halledilmiş.
1970’li yıllar Alaska yerlilerinin
diriliş, dil ve kültürlerine sahip çıkış yılları olmuş, sonuçta. Okullarda okutulması yasak
diller, bu yıllarda eğitim programına alınmış. Yerli toplama kampları
kaldırılmış. Yerlilerin rahat nefes almaları sağlanmış...
Anladım ki ancak ondan sonra bu
belgeseli yapabilmiş ve o nedenle demişlerdi “Toprağımızdır, bizim için gün
ışığını görmek”.
Direk filmi özetleyerek ve merakımı
paylaşarak başladım konuya ama, film salonunda bizi karşılayan bir kadın vardı;
Katherine Hope. Yerli motiflerini içeren yeleği ile orta yaşı çoktan
aşmış, anne tarafından Tlingit olduğunu vurgulayan ve on yıldır burada gönüllü
çalışan Katherine Hope. “Kültürel vasi” ve “ev sahibi” olarak nitelendiriliyordu.
Film başlamadan önce kendisini tanıttı. Ellerimize tutuşturduğu küçük bir
kağıtta yazılı bazı Tlingit sözcüklerini okuttu biz izleyicilere, yıllarca
kullanamamanın acısını çıkartmak istercesine
ve gururla. Ve ilk sözcüklerin karşılığı ilginçti bence; “Be brave”, “Cesur
ol!”
![]() |
Bazı “Tlingit” sözcükleri |
“Tlingit” rehber
(Katherine Hope) ile,
Mount Roberts; Juneau, Alaska |
*
Sinema salonu dışında, restoran, hediyelik eşya dükkanları ve yerli
kültürüne ait eserleri görmek mümkündü, Roberts dağı’ndaki bu kapalı alanda.
Yerli motifleri ve el dokuması- Chilkat battaniyesi (fotoğraftan), Roberts Dağı; Juneau, Alaska |
*
Bir de malum, çok çeşitli ayılara ev sahipliği yapmakta Alaska. Yine
burada, bu ayı türlerini ve boyutlarını karşılaştıran poster de epey
eğlenceli oldu benim için!
Alaska’daki ayı türleri ve boyları,
Roberts Dağı; Juneau, Alaska
|
Alaska’daki ayı türleri ve boyları (özçekim), Roberts Dağı; Juneau, Alaska |
*
Evet; teleferikten iner inmez içine düştüğüm, geri dönmeden önce havasını
tekrar solumak istediğim muhteşem bir orman ve yürüyüş yolları…
Ormanın, içinde bulunduğum tarafındaki ağaç gövdeleri önce yere paralel
gidiyor, sonra göğe yükseliyor, bu da kendine özgü bir estetik sunuyordu.
Roberts Dağı, Juneau, Alaska |
Çok da severim yürümeyi, hele böyle güzel bir ortamda… Ama
biraz gittim, bir tabela çıkmaz mı karşıma: “Bu noktadan sonra ayı ile
karşılaşabilirsiniz!”. Benim için yeterince caydırıcı idi! Her ne kadar
başka bir tabelada, ayı ile karşılaşma durumunda yapılacaklar uzun uzun
anlatılmış olsa da, kısmet değilmiş!
İngilizce okumayı düşünenler, üşenmeyenler ve ayılı bir
ortamı ziyaret etmek isteyip de dersini şimdiden çalışmak isteyenler için; “Ayıyla
karşılaşınca yapılacaklar” tabelası ve listesi aşağıda, hediyemdir.
Tabela; “Ayı ile karşılaşınca yapılacaklar”;
Roberts dağı, Juneau, Alaska
|
*
Tüm günü geçirdiğimiz Juneau’da ben zamanımı eski yöntem Altın arama, Izgara somon ziyafeti ve Roberts dağı ve sundukları ile değerlendirmiştim.
Başka
alternatifler de vardı tabii ki. Öncelikle ve özellikle Mendenhall Buzulu, ve buzulun erimesi ile oluşan kristal
berraklığındaki Mendenhall gölü çok methediliyordu. Buzul hakkımı Anchorage’da
kullanmış olduğumu düşündüğümden, hiç listeme almamıştım burayı. Kızak
köpekleriyle gezmek de alternatifler arasında, daha önce olduğu gibi.
Seçiminiz; ilginize, zamanınıza, daha önce yapmadıklarınız ve birkaç gün içinde
benzerini yapmayı planlamadıklarınıza göre değişir.
*
Akşam
saatlerinde demir alacağız Juneau’dan; üç ayrı limanda demirleyeceğiz peş peşe,
üç ayrı gün. Skagway’de Alaska’da
Altına Hücum döneminden kalma nostaljik trenle Kanada’nın Yukon topraklarına
doğru ilerleyecek, “Icy Strait Point”de balinaların peşine düşüp, ardından müthiş
bir orman gezisi yapacağız. Sonrasında ise Alaska’nın ilk şehri olarak
nitelendirilen Ketchikan’a varacağız. Eminim pek bir şey ifade etmiyor bu
yer adları size. Benim için de bir şey ifade etmiyordu ilk okuduğumda, hatta
aklımda dahi kalmıyordu; ama şimdi hafızamda iyice kazılı bu yerler, her biri
kendine özgü özellikleriyle. Paylaşacağım sizlerle de. Skagway’de buluşmak, zamanının mühendislik
harikası demiryollarında nostaljik buharlı trenle Altına Hücum yolculuğu yapmak
üzere, şimdilik hoşçakalın.
*
Bundan önceki Alaska yazılarım sırasıyla;
1- ALASKA YOLCUSU KALMASIN; İLK
DURAĞIMIZ ANCHORAGE için, lütfen tıklayın
2- ALASKA; ANCHORAGE’DAN SEWARD’A için
lütfen tıklayın
Bundan sonraki Alaska yazılarım sırasıyla;
4- ALASKA’DA ALTINA HÜCUM; SKAGWAY’DEN YUKON TOPRAKLARINA için lütfen tıklayın
5- “ICY STRAIT POINT”; ALASKA’DA DOĞANIN PEŞİNDE için
lütfen tıklayın
6- KETCHIKAN, ve ALASKA’YA VEDA EDERKEN… için lütfen tıklayın